Emekli Amiral Türker Ertürk, Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ı Meclis’e davetinin ardından başlayan sürecin, planlı bir açılım sürecinin başlangıcı olduğunu vurguladı. Ertürk, bu sürecin iktidarın geniş stratejisinin bir parçası olduğunu dile getirdi ve Erdoğan’ı tekrar seçtirerek Cumhur İttifakı’nı iktidarda tutma çabasını öne sürdü. Ayrıca, Anayasa değişikliği ve Kürtlerin desteğinin alınması gibi hedeflerin olduğunu, Suriye’deki PKK uzantısı olan Suriye Demokratik Güçleri’nin (PYD/YPG) Öcalan, HTŞ ve Esad üzerinden çözüme zorlanacağını belirtti. Ertürk, bu projenin Trump’ın görevi devralmadan önce, 20 Ocak’tan önce hayata geçirilmek istendiğini ifade etti.
Başka bir noktada, Şam’ın teslim alınmasının Esad ve BAAS’ın çökmesine zemin hazırladığına değinen Ertürk, Öcalan’ın çağrısının yalnızca Halep’e yönelik bir planlı harekatın başlangıcı olarak görüldüğünü kaydetti. İktidarın hedefinin Halep’in alınması ve Esad’ın masaya oturmasının sağlanması olduğunu savunan Ertürk, Suriye Demokratik Güçleri’nin silah bırakma çağrısının da bu baskılarla olacağını belirtti. Ertürk, Halep’te durmayan HTŞ’nin, Şam’a kadar ilerleyerek rejim değişikliğine gittiğinin altını çizerken, arkasındaki gücün ise İsrail, ABD ve İngiltere olduğunu ifade etti.
Ertürk, Türkiye’nin büyük planın içinde yer almadığını, bunun da Erdoğan’ın açıklamalarıyla ve 5 Aralık’ta MGK’nın yaptığı açıklamalarla kanıtlandığını öne sürdü. Büyük güçlerin planlarının Şam’a kadar uzanması hedefleri doğrultusunda Türkiye’nin ilk önce şaşırdığını, ancak zamanla HTŞ’nin arkasında kendisinin olduğunu göstererek iç kamuoyunda zafer algısı yarattığını belirtti. Ayrıca, iktidarın kafasında Türkiye abiliğinde Suriye ve Irak’taki Kürtlerle bir çözüm üretme fikrinin olduğunu ve bu durumda ABD ve İsrail’in desteğinin alınacağını da dile getirdi.
Öcalan’ın bu süreçte kilit bir isim olduğuna değinen Ertürk, iktidarın siyasi geleceği için ABD ve İsrail’in bölgede yeniden yapılanma projesinde yer alarak kazan-kazan stratejisi izlemekte olduğunu kaydederken, bu durumda Türkiye’nin kaybetme riski olduğunu da ekledi.
“Önümüze yeni anayasa metni gelince anlarız”
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ise, Devlet Bahçeli’nin başlattığı süreçte Öcalan’ın beklenildiği gibi destek verdiğini belirtti. Yavuz, karşılaştıkları durumun nereye gideceğine dair belirsizlikler barındırdığını ifade ederken, terörle hareket eden ayrılıkçı bir örgütün liderinin devletin önerdiği bir çizgiye gelmesinin önemine dikkat çekti. Yavuz, çözümün üniter yapı içerisinde mi olacağı yoksa federasyon beklentisi ile mi hareket edileceğinin bilinmemesi nedeniyle riskler içerdiğini belirtti.
Yavuz, Erdoğan’ın zihinsel yol haritasında Türk-Kürt-Arap kimliklerinin ön planda olduğu “Yeni Türkiye” bağlamında bir Osmanlı modeli olup doğrudan bir bağlantının olup olmadığına dair sorular da yöneltti. Yeni bir anayasa metninin önlerine geldiğinde durumun daha netleşeceğini vurguladı.
“Kendisini Erdoğan ve Bahçeli ile aynı konuma koyuyor”
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Öcalan’ın 7 maddelik açıklamasının onu Erdoğan ve Bahçeli’nin çözüm ortağı ve müzakere masasında muhatap haline getirdiğini belirtti. Özdağ, Öcalan’ın kendisini çözüm ortağı olmaya ehil ve kararlı olarak gördüğünü ifade ederken, geçmişte Türkiye’nin iç çatışmalarına neden olan isimlerin, şimdi kardeşliği güçlendirme çağrısında bulunduğunu vurguladı.
Özdağ
