Tunç, Adalet Bakanlığı’nın önünde gerçekleşen AK Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Dikkat çeken bir konu, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) eş genel başkanlarının Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapması oldu. Tunç, bu durumla ilgili olarak “Öcalan terör suçlusu olduğu için gerçekleştirilmesi planlanan görüşme, Adalet Bakanlığının iznine tabidir. Dilekçe verdiler ve şu an bu konuyu değerlendiriyoruz. Makul bir süre içerisinde yanıt verilecektir” şeklinde bir açıklama yaptı.
Devamında, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’in, görevden uzaklaştırılan ve tutuklanmış olan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile görüşme talebinde bulunulmasına rağmen randevu verilmediğini belirtmesine dikkat çeken Tunç, bu konunun izninin verilmesinin takdir yetkisinde olduğunu ifade etti. Tunç, bu meseleyle ilgili şunları dile getirdi:
“Esenyurt ile alakalı olarak soruşturma sürecinin başladığı andan itibaren, o süreç içerisinde sürekli olarak yargı organları, soruşturmayı yürüten savcılar, Adalet Bakanlığı ve şahsıma yönelik hakaret içeren ifadeler kullanıldı. Her şeyin bir usulü ve yöntemi vardır. Bu ülke bir hukuk devletidir. Dolayısıyla her şey, ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde yerine getirilir. Bağırarak, çağırarak, hakaret ederek izin istenmesi mümkün değildir. İzin talep ediyorsanız, bunu düzgün bir şekilde talep etmelisiniz, saygılı bir biçimde istemelisiniz. Herkes önce kendi davranışını gözden geçirmeli, nasıl izin talep ettiğine bakmalıdır.”
Bu açıklamaların ardından, Tunç’un, hukuk çerçevesinde hareket edilmesinin önemi üzerinde durması, Türkiye’deki siyasi ortamda yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü konularının tekrar gündeme gelmesine yol açtı. Özellikle, siyasi figürlerin yargı süreçlerine ve kamu hizmetlerinde görevli kişilerin tutumlarına dair eleştiriler, kamuoyunda geniş yankı buldu. Tunç’un ifadeleri, toplumda adalet ve hukuk konusunda daha fazla şeffaflık talep eden kesimler tarafından denetim çağrısı olarak değerlendirildi.
Tunç, bu tür yargı süreçlerinde her bireyin yasal haklarını kullanma özgürlüğü bulunmasına rağmen, bunun belli bir disiplin içerisinde yapılması gerektiğini vurguladı. Herhangi bir talep veya görüşme için doğru ve uygun bir şekilde hareket edilmesinin, tamamıyla kayıtsız şartsız kabul edilmesi gerektiğini ifade etti. Bu durum, yargının tarafsızlığını koruma çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Özetle, Tunç’un açıklamaları, Türkiye’nin hukuki süreçlerinin ve siyasi ilişkilerinin nasıl yürütüleceği konusunda önemli bir tartışma başlattı. Özellikle, kamusal görevlerdeki davranış ve dilin hukuksal süreçlerdeki etkisi üzerine düşünceler, kamuoyunda geniş bir kesim tarafından dikkate alındı.