İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ünlü işadamı ve sivil toplum aktivisti Osman Kavala’nın yaptığı ‘yargılanmanın yenilenmesi’ talebini oybirliğiyle reddetti. Mahkeme kararını açıklarken, Kavala’nın talebinin yasaya aykırı olduğunu belirtti. Bu karar, Kavala’nın 2017 yılında tutuklanmasının ardından başlayan davanın seyrini belirleyecek önemli bir gelişme olarak değerlendirildi.
Osman Kavala, 2017 yılında düzenlenen Gezi Parkı protestoları sırasında yaptığı faaliyetler nedeniyle “darbe girişimi” suçlamasıyla tutuklanmıştı. Kavala’nın avukatları, müvekkillerinin “adil yargılanma hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunmuşlardı. Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu talebi oybirliğiyle reddederek, Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi.
Mahkeme kararının ardından Kavala’nın avukatları, karara itiraz edeceklerini söylediler. Avukatlar, müvekkillerinin tutukluluğuna ilişkin adaletsizliklerin ve hukuksuzlukların devam ettiğini belirterek, kararın hukuki dayanağı olmadığını vurguladılar. Osman Kavala’nın tutukluluk süreci, ulusal ve uluslararası birçok insan hakları örgütü tarafından eleştirilmiş ve Kavala’ya yönelik adaletsizliklerin son bulması çağrısı yapılmıştı.
Osman Kavala’nın tutukluluğu, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları alanındaki itibarının olumsuz etkilediği yönünde uluslararası çapta birçok eleştiri almıştı. Kavala’nın tutukluluğu, özellikle Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri gibi demokrasi ve insan hakları konularında hassas olan ülkeler tarafından sık sık gündeme getirilmiş ve Kavala’nın derhal serbest bırakılması çağrıları yapılmıştı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Osman Kavala’nın yargılanmanın yenilenmesi talebini reddetmesi, Kavala’nın tutukluluğunun devam edeceği anlamına geliyor. Kavala’nın avukatları ise bu karara itiraz edeceklerini ve müvekkillerinin adalet arayışının sonuna kadar devam edeceğini belirttiler. Kavala’nın tutukluluğuna ilişkin ulusal ve uluslararası kamuoyunda devam eden endişeler ve eleştiriler, Türkiye’nin insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanındaki demokratik itibarına olan zararı artırmaya devam ediyor.
