1 Aralık 2024 tarihinde yürürlüğe giren “Tam Otonom Araçların Otonom Sürüş Sistemine İlişkin Yönetmelik”, Türkiye’de otonom araç teknolojilerinin geliştirilmesi ve düzenlenmesi açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Sektör temsilcileri bu düzenlemenin, Türkiye’nin otomotiv sanayisini uluslararası düzeyde rekabetçi bir hale getirecek bir fırsat sunduğunu belirtmektedir.
İSTANBUL (İGFA) – Düzenlemenin Resmî Gazete’de duyurulmasının ardından, otonom araçlara yönelik güvenlik standartları, çevresel etkiler ve veri güvenliği gibi kritik alanlarda önemli gerekliliklerin belirlendiği dikkat çekmektedir. Bu yeni düzenleme ile birlikte otonom araçların gündemi, hukuki tanımlamalar ve çerçeveler açısından da yeni bir boyut kazandı.
Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “Avrupa Birliği standartlarıyla uyumlu düzenleme, ülkemizi otomotiv teknolojilerinde bir adım öne taşıyacak. Ancak, bu dönüşümün başarıya ulaşması için yerli üreticilere yönelik teşviklerin artırılması ve altyapının güçlendirilmesi kritik öneme sahiptir” ifadesini kullanarak sektördeki fırsatların değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Otonom araç teknolojilerinin sadece mobiliteyi değil, aynı zamanda ekonomiyi ve yaşam kalitesini de ciddi bir şekilde dönüştüreceğini de ekledi.
Aşçı, Türkiye’deki hukukçuların da Avrupa standartları çerçevesinde derinlemesine çalışmalar yapmaları gerektiğini vurguladı. “Türkiye, bu yönetmelikle uluslararası standartlara uyum sağlayarak ihracat potansiyelini artırabilir” diyen Aşçı, otonom araçların bu alandaki inovatif uygulamalarla hem ekonomiye hem de sürdürülebilirliğe büyük katkılar sağlayacağına inanıyor. Örneğin, 2022 yılında Avrupa’da toplu taşımada hizmet veren otonom otobüs sayısının 500’ü geçtiği belirtilmektedir.
TRAFİK KAZALARINI AZALTMA POTANSİYELİ KÜÇÜMSENMEMELİ
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 1,35 milyon insan trafik kazalarında hayatını kaybederken, 50 milyon kişinin yaralandığı ve bu kazaların %95’inin insan hatasından kaynaklandığı ifade edilmiştir. Saim Aşçı, “Otonom araçlar, insan hatalarını minimize ederek bu kayıpları azaltma potansiyeline sahiptir. Güvenlik odaklı bu inovasyonlar, sadece sürüşü değil, yaşam kalitesini de iyileştirecektir. Otonom araç teknolojileri, kazaları önlemekle kalmayacak, aynı zamanda trafik akışını iyileştirerek yaşam kalitesini artıracak. Şarj altyapısı ve yenilenebilir enerji entegrasyonu hızlandırılmalıdır” açıklamasını yaptı.
Aşçı, çevresel sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi hedeflerine de dikkat çekerek, “2030’a kadar küresel otonom araçların %60’ının elektrikli olması beklenmektedir. Türkiye’nin bu sürece öncülük etmesi, çevre dostu teknolojilere liderlik etmemizi sağlayacaktır. Kısacası, bu yönetmelik Türkiye için bir başlangıç niteliğindedir. Bundan sonra yapılacak her hamle, ülkemizi geleceğin otomotiv teknolojilerinde güçlü bir konuma taşıyacaktır” diye konuştu. Böylece, yeni yönetmelik Türkiye’nin otomotiv sektöründe bir devrim niteliği taşıyan bir adım olmasının yanı sıra, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğe de katkıda bulunma potansiyeli taşımaktadır.