NUN Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından organize edilen “Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi,” “Özgürleştiren Sınırlar” temasıyla gerçekleştirildi. Zirvede konuşan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, etkinliğin düşünce dünyasına yeni bir derinlik ve yön kazandıracağına inandığını ifade etti. Özer, zirve konusunun 2022 yılında işlenen “öze dönüş” temasını hatırlattığını ve belirttiği üzere bu iki kavramın arasında bir hikmet taşıdığını söyledi. Bu bağlamda özgürleşmenin, kişinin kendi özüne yapılan bir yolculuk olduğunu vurguladı ve bu yolculuğun insan varoluşunun ahlaki potansiyelini açığa çıkarmak için önemli bir fırsat sunduğunu dile getirdi.
Bakan Özer, özgürlüğün, kişinin kendisini bir topluma, kültüre, geçmişe veya bir ideale ait hissetmesiyle anlam kazandığını vurgulayarak, bu aidiyetin bireyin kimliğini değil, ayrıca bu kimlikle dünyada nasıl var olacağını belirleyen güçlü bir bağ oluşturduğunu dile getirdi. Özgür bireyin, yalnızca sınırları reddetmeyen, aksine kendi potansiyelini gerçekleştirme iradesine sahip, hak ve sorumluluklarını dengeleyen, bireysel ve toplumsal ahengi gözeten bir varlık olması gerektiğine inandı.
Ancak günümüz dijital çağının, bireyler için yeni bir başıboşluk kültürü oluşturduğuna dikkat çeken Özer, çocukların sosyal medya ve kontrolsüz bilgi akışının etkisiyle sınırlarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna işaret etti. Bu durumun sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal uyum açısından da kaygı verici olduğunu kaydetti. “Gerçek özgürlük, bireyin sınırlarını anlaması ile hayat bulur” diyen Özer, bu farkındalığın çocuklara kazandırılmasının şu anki Bakanlık çalışmalarının önemli bir parçasını oluşturduğunu belirtti.
Bakan, bireylere sınırlarını ve özgürlüklerini anlamalarında yardımcı olan bir yol haritası sunmak istediklerini söyledi. Eğitimin, bireyin kimliğini, değerlerini ve aidiyetini keşfetmesine rehberlik eden bir süreç olduğunu, ancak pasifleştirici bir anlayıştan uzak kalınması gerektiğini ifade etti. Eğitim, aynı zamanda eleştirel bilinci geliştiren ve bireyi seyirci olmaktan çıkararak hayatın öznesi yapan bir disiplin olmalıdır. Özer, Milli Eğitim Bakanlığı’nın çocukların sınırlarını tanımalarını sağlamayı hedefleyen kapsamlı eğitim programları yürüttüğünü de aktardı.
Çocukların yalnızca bireysel yönlerinin gelişimini değil, bu gelişimle topluma ve insanlığa anlamlı katkıda bulunmalarını amaçladıklarını söyleyen Bakan, oluşturdukları yeni programları 2024-2025 eğitim öğretim yılı itibarıyla hayata geçireceklerini açıkladı. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı verilen bu programla, medeniyetin köklerinden beslenerek çocukları geleceğe daha güçlü hazırlamayı hedeflediklerini vurguladı.
Bakan Özer, eğitimi sadece maddi refahın artması için bir yatırım olarak değil, kültürel ve toplumsal varlığın yaşatılması için dinamik ve sürekli bir öğrenme süreci olarak tanımladı. Eğitimin hem evrensel doğaya uygun bir felsefeye dayanması hem de tarihin ve geleneğin milli karakteristiklerini taşıması gerektiğine dikkat çekti. Gençlerin doğal ve fıtri gelişimlerini esas alan, pedagogik gereksinimlerini karşılayan zengin bir içerikten beslenmesi gerektiğine inanarak, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli çerçevesinde bu hedefler için mücadele ettiklerini dile getirdi.
Dijital çağın özgürlüğü tehdit ettiğine değinen Bakan, günümüz dünyasının dijital çağın dayattığı sınırların belirsizliği ile başıboşluğu barındırdığını ifade etti. Özer, “Günümüz dünyası, gençlerimizin değerlerini ve kimliklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasında önemli bir rol oynuyor” diyerek, çocukların sınırlarını bilmeleri ve özgürlüğü soruml