Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, “Üzerinde hiç düşünülmeden ezbere bir şekilde ‘partili cumhurbaşkanlığı sistemi’nin yanlış olduğu gibi sözler ediliyor. Aslında partili cumhurbaşkanlığı sistemi diye bir hükümet modeli yok. Dolayısıyla olmayan bir şeyin yanlış olduğu ileri sürülemez” dedi.
Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Üzerinde hiç düşünülmeden ezbere bir şekilde ‘partili cumhurbaşkanlığı sistemi’nin yanlış olduğu gibi sözler ediliyor. Aslında partili cumhurbaşkanlığı sistemi diye bir hükümet modeli yok. Dolayısıyla olmayan bir şeyin yanlış olduğu ileri sürülemez. Adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olan başkanlık modeli var. İtiraz edilen konu ise başkanın partili olma imkanı. Bu detayların farkında olmayan itiraz sahipleri abes bir şekilde zaten başkanlık sistemi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden tam başkanlık sistemine geçilmesini savunuyor (!) Başkanlık sisteminden başkanlık sistemine geçilemez. Şu söylenirse anlamlı olur; başkanlık sistemimizin varsa aksaklıklarını giderelim, eksiklerini tamamlayalım, sistemi geliştirelim. Bu her zaman tartışılabilecek makul ve meşru bir yaklaşım olur, yapılması da gerekir. Zaten yeni anayasa çalışmalarında bunların gündeme geleceği rahatlıkla öngörülebilir. Veya başka bir ezber olarak Fransa’nın kurtulmak için çareler aradığı, uygulandığı yerlerde bir çok sorun üreten yarı başkanlık sistemine geçilsin, diyorlar. Bu görüş sahipleri herhalde başka ülkelerdeki başkanlık ya da yarı başkanlık sistemlerinde başkanın partilerle ilişkisinin yasak olduğunu sanıyor ya da böyle olması gerektiğine inanıyor. Aksi halde cumhurbaşkanının partili olma imkanını niye yanlış bulsunlar” ifadelerini kullandı.
‘DEMOKRASİYİ ANLAMAMAKTIR’
Demokratik düzenin esaslarından birinin de demokratik siyaset yapma hakkı olduğunu belirten Uçum, “Kolektif siyasetin temel aracı ise partilerdir. Yürütmeye talip olan ve seçildiğinde hükümet görevini üstlenen cumhurbaşkanının partili olmasına karşı çıkmak, demokratik siyaset hakkını yüzde 50’den fazla oyla seçilmiş cumhurbaşkanına yasaklamayı savunmak en hafif deyimiyle demokrasiyi anlamamak, başkanlık sistemini ise hiç bilmemektir. Başkanlık sisteminde, başkanın partili olması bir zorunluluk değil imkandır. Bu durum sadece Türkiye’ye has değil bütün başkanlık sistemlerinde böyledir. Bu imkanın hangi seviyede kullanılacağını sosyal ve siyasi dinamikler, ilgili partinin iç süreçleri ve başkanın tüm bunları dikkate alması gereken tercihleri belirler. Dünya örneklerinde de başkanla ilgili olduğu partiler arasında çok çeşitli ilişki seviyeleri ve biçimleri vardır. Başkanın partili olma imkanı öncelikle başkanın bir vatandaş olarak temel hakları kapsamında demokratik siyaset yapma hakkına sahip olmasının gereğidir. Demokratik düzen açısından ise partilerin hükümet olma iddiasının doğal gereklerinden birisi başkanlık sistemlerinde başkanın partili olma imkanıdır” değerlendirmesinde bulundu.
‘SİYASİ DİNAMİKLERİN ÜRETECEĞİ ÇÖZÜMLERE GÜVENMEK EN DOĞRUSU’
Bu tartışmanın tek başına hukuk alanının konusu olmadığını işaret eden Uçum, şunları kaydetti:
“Tam tersine ağırlıklı olarak sistem içinde sosyal ve siyasal yapının işlevleriyle ilgilidir. Başkan adayının ya da başkanın partili olma imkanı, partilerin hükümete talip olması ve destekledikleri adayla, seçilirse başkanla ilişkili olma zorunluluğunun sonucudur. Elbette bu ilişkili olma zorunluluğu başkan adayı ya da başkanın illa partili veya yönetici/genel başkan olma zorunluluğunu doğurmaz. O yüzden başkanla parti arasındaki ilişki bir imkan olarak düzenlenir. Bu imkana engel olacak veya yasaklayacak hukuki bir düzenleme anti-demokratik olur. Özetle cumhurbaşkanının partili veya bir partinin genel başkanı olması sistemin sunduğu imkanın bir gereğidir. Siyaset yapma özgürlüğünün ve siyasi katılım hakkının sonucudur, sistemsel bir zorunluluk değildir. İsteyen cumhurbaşkanı adayı ya da cumhurbaşkanı sosyal ve siyasi şartları varsa bu partili olma imkanını en üst seviyede kullanır, isteyen ise en alt seviyede kullanır veya kullanmaz, işin esası budur. Hatta zaman içinde sistemin ihtiyaçları o yönde olgunlaşırsa cumhurbaşkanı olan kişinin, partili olma imkanını kullansa bile, parti yöneticisi veya genel başkanı olmaması açısından siyasi teamül de oluşabilir. Birçok ülkede böyle teamüller vardır. Bu nedenle bu tip konulara sistemsel açıdan mutlak mecburiyet oluşmadıkça hukuksal olarak müdahale etmemek, toplumsal ve siyasi dinamiklerin üreteceği çözümlere güvenmek en doğrusudur.”