Portekiz’de 10 Mart Pazar günü yapılan erken genel seçimlerde ana muhalefetteki sağ görüşlü Demokratik İttifak (AD) ile iktidardaki Sosyalist Parti (PS) oy oranlarında eşitlik sağlasa da AD’nin azınlık hükümeti kurması bekleniyor. Sandıkların yüzde 98’i açıklandığında AD’nin seçimleri kazandığını duyurmasıyla birlikte Portekiz siyasetinde yeni bir dönem başlamış oldu.
Sosyal Demokrat Parti ve Hristiyan Demokratların ittifakından oluşan AD’nin lideri Luis Montenegro, seçim zaferini ilan ederek hükümeti kurma görevini üstleneceğini belirtti. Bu durum, yaklaşık 9 yıl aradan sonra sağın tekrar iktidara gelmesi anlamına geliyor. Montenegro, seçim kampanyası boyunca verdiği “aşırı sağ ile asla hükümet kurmayacağım” sözünü tekrarlayarak, halkın isteğine uygun bir yönetim vaadinde bulundu.
Sosyalist Parti lideri Pedro Nuno Santos ise seçim sonuçlarını değerlendirirken, AD’nin başarısını kutladı ancak muhalefet liderliğine hazırlıklı olacaklarını ifade etti. Partilerinin seçim programı ve AD’nin politikaları arasında çelişki olduğunu belirten Santos, PS olarak muhalefete liderlik edeceklerini ve halkın güvenini yeniden kazanacaklarını vurguladı.
Aşırı sağcı Chega’nın lideri Andre Ventura ise seçim zaferlerini ilan ederek partisinin gücünü artırdığını belirtti. Ventura, Portekiz siyasetinde yeni bir dönemin başladığını ve hükümete talip olduklarını açıkça ifade etti. Ancak, mevcut durumda AD’nin PS’nin desteğini alarak azınlık hükümeti kuracağı öngörülmekte.
Seçimlere katılım oranının artması dikkat çekerken, 2015’ten bu yana başbakanlık yapan Antonio Costa’nın yolsuzluk iddiaları sonrası istifa etmesi ve erken genel seçim kararı alınması siyasi arenayı hareketlendirdi. 2022 seçimlerinde PS’nin tek başına iktidara gelmesine karşın, son seçimlerde AD’nin yükselişe geçmesiyle siyasi denge değişti.
Sonuç olarak, Portekiz’de gerçekleşen erken genel seçimlerde AD’nin kazanması ve azınlık hükümeti kurması beklenirken, siyasi partiler arasında yeni ittifaklar ve liderlikler belirginleşti. Bu sonuçlar ülkenin siyasi geleceği için önemli bir dönüm noktası oluştururken, halkın siyasi tercihlerinin yansıması olarak da değerlendirilebilir.