Antik Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi, 39 kişinin hayatını kaybettiği 2017 yılındaki Reina gece kulübü saldırısının işletmecisi Mehmet Koçaslan’a aitti. Şirket, işçilerine yaklaşık 3 milyon TL’lik bir borcu bulunmaktaydı ve bu borçların tahsil edilmesi için işçiler tarafından dava açılmıştı. Ancak dava sürecinde borçlar tahsil edilememişti. 11 Mart Pazartesi günü İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davada, Mehmet Koçaslan’ın avukatları reddi hakim talebinde bulunmuş ancak mahkeme bu talebi reddederek şirketin iflasına karar vermişti.
Koçaslan’ın avukatı duruşmada, şirketin borçlarını ödemek için iyi niyetle hareket ettiklerini belirtirken, dosyaya kesinleşen kararın tebliğ edilmediğini ve gerekli adımların atılacağını ifade etmişti. Ancak mahkeme, şirketin iflasına karar vererek Antik Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi’nin mali durumunu resmen ilan etmişti.
Reina saldırısından sonra şirketin iflas etmesi, olayın yaşandığı gece kulübünü işleten Mehmet Koçaslan’ın da zor durumda olduğunu göstermişti. Saldırı sonrasında yaşanan bu durum, hem saldırının kurbanlarının aileleri hem de işçilerin haklarını arayan avukatlar arasında büyük bir hukuki süreci başlatmıştı.
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin Antik Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi hakkında verdiği iflas kararı, olayın hem hukuki hem de sosyal boyutunu gözler önüne sermişti. Koçaslan’ın avukatlarının yaptığı açıklamalar ve mahkemenin kararı, şirketin mali durumunun ne kadar ciddi olduğunu ortaya koymuştu. Bu süreç, Reina saldırısının ardından yaşananların hukuki yansımalarını da gözler önüne sermiş ve mağdurların haklarını korumak adına yeni adımların atılmasına sebep olmuştu.
Sonuç olarak, Reina gece kulübü saldırısının ardından işletmecisi Mehmet Koçaslan’a ait olan Antik Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi’nin iflas etmesi, yaşanan trajedinin sadece insan hayatları üzerinde değil, aynı zamanda işletme ve şirketler üzerindeki etkilerini de gözler önüne sermişti. Bu durum, toplumda hem hukuki hem de sosyal açıdan önemli bir tartışma konusu olmuş ve hukuki süreçlerin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda da dikkatleri çekmişti.
