Yüzde 1 oyu olup olmadığı bile belirsiz bir partinin başkan adayının nerede oturduğunun bir önemi yok, bunu sorguluyorsunuz, diyebilirsiniz. Ancak, gençler için Saadet Partisi’nin önemi olmayabilir. Bu durum, 1974 yılında, öğretim yılının ortasında koalisyon ortağı olduktan sonra, İmam Hatip ortaokullarını açarak, dindarların siyasette nasıl dik duracağını gösteren Erbakan hocanın izinden giden Ali İhsan Karahasanoğlu için oldukça önemlidir.
“Erbakan hocamızın izindeyiz” diyen herkesin bizim için önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu nedenle, mevcut durumu eleştirmek ve uyarı görevimizi yerine getirmek bizim boynumuzun borcudur. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na kefil olan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, artık koltuğu bırakmak üzeredir. Yerine Mahmut Arıkan’ı atamıştır. Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır ki, alnı secdeli Tayyip Erdoğan seçimle cumhurbaşkanı koltuğuna oturduğu halde, onu diktatörlükle suçlayan Temel Karamollaoğlu, kendi partisi içinde dahi yetkiyi elinde bulundurmak için mücadele vermektedir.
Kongreyi erteleterek, Mahmut Arıkan’ı kendi koltuğuna halef olarak seçmiştir. Hal böyle olunca, Temel bey, sizi de diktatör olarak nitelendirmek zorunda kalıyoruz. Saadet Partisi’ni delegeler karar versin, o zaman bir gerçek demokrasi uygulanmış olur. Genel başkanlık gerçekten bu kadar önemli mi? Mahmut Arıkan ya da farklı bir isim, hangisi olursa olsun, sonucu değiştirmez. Ancak Temel bey, CHP’ye vagonluk yapma ezikliğini arkasında bırakmamış görünüyor.
Bu noktada dikkat çeken bir detay ise, Mahmut Arıkan’ın Cumhuriyet gazetesini ziyaret etmesidir. Özellikle dindarlara sürekli hakaret eden bir gazete ile kurulan ilişki, ilkelerden kopmayı göstermektedir. İlkelerinizi gerekirse zor da olsa korursanız, diğer insanlarla görüşmekte serbestsiniz. Fakat eğer ilkelerinizi ihlal ediyorsanız, durumda bir riyakarlık sergiliyorsunuz demektir. Özellikle size hakaret eden bir gazete ile bu tür bir ilişki kurmanız, bizim gözümüzde büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Mahmut Arıkan’ın ziyareti sırasında, Cumhuriyet gazetesinin temsilcisine söyledikleri ise dikkat çekicidir. “Sizin ilkelerinizi koruyorsunuz” demek, geçmişte bu gazetenin dindarlara karşı yürüttüğü kıskaçlama adına tamamen bir yok oluş demektir. Bu durumu sorgulamak ve kendi görüşümüzü ifade etmek kaçınılmaz bir hale geliyor. Geçmişte Erbakan hocaya karşı yapılan suçlamalar ve hakaretler, günümüzde de değişmemiştir. Bu gazetenin geçmişte yaptığı eleştiriler ve yeni yönetimle olan ilişkileri, manidar bir çelişki oluşturuyor.
Öte yandan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu’nun, Hamas’ın terör örgütü olarak nitelendirilmesine ilişkin açıklamaları ve Cumhuriyet gazetesinin bu durumu desteklemesi, Saadet Partisi ve genel başkan adayı Mahmut Arıkan’ın sessizliğini sorgulamayı gerektiriyor. “İlkelerinizden taviz verdiğinizde kolaylaşır” diyerek bu durumu takdir etmek, dediklerimin tam tersine bir anlam ifade ediyor.
Peki, tüm bu hakaretlere karşı duruş sergileyip, “dik duruş sergiliyorsunuz” demek ne anlama geliyor? Bu soruların cevaplarının yanıtsız kalması, Mahmut bey tarafından bir muhatap bulmayı zorlaştırıyor. Cumhuriyet gazetesine karşı bir tutum belirlemekte ve kendi ilkelerimizi koruyabilmekte daha ciddi bir tavır geliştirmemiz gerekmektedir. Dindar insanlara karşı bir tavır içindeyseniz, kimse bu ilişkinin sağlıklı olduğuna inanamaz. Varlık mücadelesi veren bir kişilik sergilemek herkesin parasını reddedebileceği bir noktaya gelebilir ve bu durum,