Dünya genelinde hızla artan kentleşme, modern yaşamın getirdiği kolaylıklarla birlikte ciddi sağlık risklerini de beraberinde getirmektedir. Bu durum, özellikle kalp sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Prof. Dr. Serkan Durdu, şehirlerin yalnızca bu hastalıklarla mücadelenin bir yolu olmasının yanı sıra aynı zamanda kritik birer savunma hattı olabileceğini ifade etmektedir.
İSTANBUL (İGFA) – Kent yaşamını daha sağlıklı hale getirerek önlenebilir hastalıkların önüne geçmek ve erken ölümleri azaltmak mümkün olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Serkan Durdu, şehirleşmenin kalp sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekmektedir. Şehirlerin planlanırken dikkat edilmesi gereken unsurlar arasında hava kalitesi, gürültü kirliliği ve sosyal yaşamın kalitesi bulunur.
Prof. Dr. Durdu, hava kirliliğinin kalp hastalıklarının en büyük tetikleyicileri arasında yer aldığını kaydetmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünya nüfusunun yüzde 91’inin önerilen hava kalitesi sınırlarının üzerinde bir çevrede yaşadığını belirten Durdu, “Hava kirliliği, uzun vadede damar sertliği, hipertansiyon ve kalp krizi riskini artırmaktadır” dedi. Aynı zamanda gürültü kirliliğinin de kalp sağlığı için önemli bir tehdit olduğunu vurgulayan Durdu, Avrupa’da yapılan araştırmaların sürekli yüksek gürültüye maruz kalan bireylerde stres seviyelerinde artış gördüğünü ifade ederek, bunun uzun vadede yüksek tansiyon ve kardiyovasküler hastalıklara yol açabileceğini belirtti.
Kentlerin sağlıklı yaşamı teşvik edecek şekilde planlanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Durdu, yürüyüş yolları, bisiklet yolları, yeşil alanlar ve temiz hava politikalarının şehirleri daha sağlıklı hale getireceğini söylemektedir. Örnek vermek gerekirse, Londra ve Paris gibi büyük şehirler hava kirliliğini azaltmak için düşük emisyon bölgeleri oluşturmuşken, Kopenhag ve Amsterdam gibi şehirler bisiklet kullanımını artırarak halk sağlığını desteklemektedir. Bu tür uygulamalar, hem bireyler hem de toplum için önemli sağlık yararları sağlamaktadır. New York’ta uygulanan sigara yasağı, trans yağ kullanımı kısıtlamaları ve sağlıklı gıda politikalarının toplum genelindeki kalp-damar hastalıklarına bağlı ölüm oranlarını azalttığını kaydeden Durdu, “Tütün kontrolü ve sağlıklı beslenme programları sayesinde, özellikle büyük kentlerde sigara içme oranları düşmekte, bu da kalp sağlığına olumlu katkı sağlamaktadır” diye ekledi.
Kalp hastalıklarının önlenmesinde teknolojinin önemine de değinen Durdu, giyilebilir sağlık cihazlarının, bireylerin kalp atış hızlarını, tansiyonlarını ve fiziksel aktivitelerini takip ederek erken uyarı sistemleri sunduğunu belirtti. Ayrıca, akıllı telefon uygulamaları sayesinde bireylerin sağlık durumlarını anlık olarak izleyebildiklerini ve gerektiğinde doktorlarıyla iletişime geçebildiklerini ifade etti. Bu, bireylerin sağlık durumları üzerindeki kontrolünü artıran ve erken teşhis olasılığını yükselten bir uygulama olarak dikkat çekmektedir.
ŞEHİRLER KALP SAĞLIĞI İÇİN YENİDEN TASARLANIYOR
Öte yandan, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Avrupa Birliği ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) gibi kuruluşların, şehirlerde kalp sağlığını iyileştirmeye yönelik çeşitli projeler yürüttüğünü vurgulayan Durdu, “WHO’nun ‘Sağlıklı Şehirler’ girişimi kapsamında, şehir planlamasının merkezine insan sağlığının yerleştirilmesi teşvik edilmektedir” dedi. Bu bağlamda, daha fazla yeşil alan oluşturulması, fiziksel aktiviteyi teşvik eden projeler ve sağlıklı ulaşım sistemleri gibi uygulamalar
