Seçil Erzan, Gezi Parkı olayları sırasında tutuklanmış ve 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Dilan Polat ise Gezi Parkı olayları davası kapsamında gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Polat’ın kardeşi olan Sıla Doğu ise daha önce tahliye edilmişti. Bu durum üzerine Polat, yalnız kalmak yerine Erzan ile aynı koğuşta kalmayı tercih etti.
Seçil Erzan ve Dilan Polat’ın aynı koğuşta kaldığı bu süreçte, ikili arasında yakın bir dostluk ve dayanışma gelişti. Polat’ın yalnız kalmak istememesi ve Erzan’ın da bu durumu kabul etmesiyle birlikte, ikili birlikte zaman geçirmeye ve destek olmaya başladılar.
İki tutuklunun daha önce de yan yana koğuşlarda kaldıkları ve avluda selamlaştıkları bilgisi, bu dostluğun temellerini daha da güçlendirdi. Gezi Parkı olayları sırasında tutuklanan ve cezaevine giren bu iki kadın, benzer bir süreci paylaşmanın da verdiği dayanışma ile birbirlerine destek oluyorlar.
Silivri Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan Seçil Erzan ve Dilan Polat’ın karşılıklı olarak birbirlerine destek olduğu ve dayanışma içinde oldukları belirtiliyor. Aynı kaderi paylaşan ve benzer mücadeleyi veren bu iki kadın, cezaevi koşullarında birbirlerine moral vererek birlikte güçlenmeye çalışıyorlar.
Özellikle Gezi Parkı olayları ve sonrasındaki süreçte tutuklanan aktivistlerin cezaevinde bir araya gelerek dayanışma içinde olmaları, toplumsal dayanışmanın ve direnişin bir örneği olarak değerlendirilebilir. Seçil Erzan ve Dilan Polat’ın da birlikte olmaları, bu mücadelenin cezaevi duvarlarını aşarak devam ettiğini gösteriyor.
Seçil Erzan ve Dilan Polat’ın aynı koğuşta kalarak birbirlerine destek olmaları, toplumsal belleğimizde yer eden direniş ruhunu canlı tutmaya devam ediyor. Bu tür dayanışma örnekleri, adalet mücadelesinin ve demokrasi taleplerinin hiçbir cezaevinde veya duvarın ardında engellenemeyeceğini gösteriyor. Erzan ve Polat’ın dostluğu, umudu yeşerten, direnişi diri tutan ve adalet talebini kuvvetlendiren birlikte hareket etmenin gücünü hatırlatıyor.