Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinde, Türk toplumuyla bir araya gelmek ve gurbetçilerle iftar yemek için düzenlenen etkinliğe katılan Süleyman Soylu, eşiyle birlikte İstanbul’a dönüş yapmak üzere Stuttgart Havalimanına gitti. Ancak burada yaşanan bir olay, geniş yankı uyandırdı ve Soylu’nun sinirli bir şekilde tepkisini çekti.
ETKİNLİK SONRASI GÜVENLİK KONTROLÜ
Soylu ve eşi, havalimanında güvenlik kontrolünden geçerken, Türkçe konuşan bir görevli aniden yüksek sesle durmalarını istedi. “Üstünüzü arayacağım!” diyerek dikkat çekici bir şekilde kükreyen görevlinin tutumu, etraftaki diğer yolcuların da dikkatini çekti. Bu süreçte, söz konusu görevli, Soylu’nun kemerini çıkarmasını talep etti. Bakan Soylu ise bu talebe tepki göstererek, “Neden kemerimi çıkarıyorum? Kim olduğum belli, üstümde arandı,” diyerek duruma sinirlendi.
GÖREVLİYLE TARTIŞMA
Soylu’nun bu ani tepkisi, havalimanındaki güvenlik görevlisinin tutumunu daha da sertleştirdi. Görevli, Soylu’yu tahrik edici bir üslup ile konuşmaya devam etti. Sulunduğu bu süreç, Soylu’nun kemerini iki görevlinin arkasına doğru fırlatmasıyla sonuçlandı. Olayın yaşandığı anlarda, eşinin duruma müdahale etmesi de dikkat çekici oldu. Hamdiye Soylu, görevlilere dönerek, “Bu da size hediyemiz olsun,” diyerek durumu daha da abartmaktan kaçınmaya çalıştı.
ALMAN POLİSİNDEN ÖZÜR DİLEME
Yaşanan olayın ardından, daha fazla gerginlik oluşmadan Alman polisi devreye girdi. Soylu çiftiyle iletişime geçen polis memurları, onlardan özür diledi ve bu yaşanan durumun tamamen bir hata olduğunu belirtti. Özellikle, güvenlik kontrolü sırasında yaşanan bu istenmeyen durum, her iki tarafta da hoşnutsuzluk yarattı. Süleyman Soylu, polislerin özrünü kabul ederek olayı tatlıya bağladı.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Bu olay, sadece bir güvenlik kontrolü sırasında yaşanan bir yanlış anlaşılma olarak değerlendirilebilir. Ancak, yıllardır yurtdışında yaşayan Türk bireyler için çok daha derin anlamlar taşısa da, Süleyman Soylu’nun kamuoyundaki duruşu ve olay karşısındaki tepkisi, Türk vatandaşlarının gururunu ve hüsranını da bir arada yansıtıyor. Almanya’da yaşayan Türkler, zaman zaman bu tür yanlış anlamalarla karşılaşabiliyor; bu nedenle yaşanan olaya dikkat çekilmesi, toplumsal bir sorun haline dönüşebilir.
Gelecekte bu tür olayların yaşanmaması adına, her iki tarafında daha özenli ve anlaşılır bir iletişim dili kullanması gerektiği aşikar. Güvenlik kontrollerinin daha hassas ve insan onuruna yakışır bir şekilde yapılması hem yolcular hem de güvenlik görevlileri açısından önem taşıyor.
