Sudan sokakları, sevinç gösterisi yapan halkın coşkusuyla dolup taşıyor. Genç bir adam, gülümseyerek araca doğru yaklaşıyor ve araçtan sallanan Türk bayrağını mutluluk içinde öpüyor. İlk bakışta, yapay zekâ ile oluşturulmuş bir video sahnesine benzeyen bu görüntü aslında gerçek bir sevinç anını temsil ediyor. Bu neşeli gösterinin ardında yatan önemli bir sebep var: Sudan’da meşru hükümet, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Rusya tarafından desteklenen Hızlı Destek Kuvvetleri’nin işgal ettiği, ülkenin kritik şehirlerinden biri olan Vad Medeni’yi özgürleştirdi.
Sudan, dünyanın en büyük ülkelerinden biri ve tahıl ambarı olan Cezira eyaletinin merkezi olan Vad Medeni’nin kurtarılması, ülkenin içinde bulunduğu büyük krizin çözülmesinde önemli bir adım teşkil ediyor. Bu özgürleşme, Sudan’ın kaynaklarının ve stratejik konumunun önemi göz önüne alındığında oldukça kayda değer. Bir yıl önce, Mayıs 2022’de yazdığım yazıda, Sudan’daki krizi şu şekilde özetlemiştim: 6 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı, 2 milyon Sudanlı komşu ülkelere göç etti ve en az 15 bin kişi hayatını kaybetti. Ancak mevcut durum artık daha da vahimleşmiş durumda. Ülkeden ayrılan insan sayısı 3 milyonu geçti ve ülke içinde mülteci konumuna düşenlerin sayısı 8 milyona yaklaştı. Bu çalkantılarla birlikte, Sudan’ın 25 milyonluk nüfusunun büyük bir kısmı insani yardıma muhtaç durumda.
Türkiye, Sudan’daki krizin çözülmesine katkıda bulunmak amacıyla 13 Aralık 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aracılığıyla Birleşik Arap Emirlikleri ile arabuluculuk yapabileceğini bildirmişti. Bu teklife, Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf’un yanıtı ise, “Sudan, Türkiye gibi kardeşlere ve dostlara ihtiyaç duyuyor” şeklinde oldu. Türkiye’nin arabuluculuğu sadece Sudan için değil, bu ülkeyle komşu olan Etiyopya ve Mısır gibi ülkelerde de memnuniyetle karşılandı.
Bugün, Türkiye, bölgesel sorunların çözümünde merkezi bir ülke konumuna yükselmiş durumda. Somali ve Etiyopya arasında barış sağlamadan, Suriye’ye huzur getirerek, Libya’nın bölünmesini önleyerek ve Dağlık Karabağ sorununun çözümüne katkıda bulunarak bu rolünü pekiştirdi. Sudan’dan yansıyan sevinç görüntüleri, Türkiye’nin uluslararası arenadaki güçlü liderliğini pekiştiriyor ve Afrika ülkeleri ile kazanç-kazan prensibi üzerine inşa ettiği ilişkilerin başarısını gözler önüne seriyor. Ancak, daha önemlisi; yıllar boyunca çeşitli şekillere bürünmüş emperyalist güçlerin elinde adeta soykırıma maruz kalan bir halkın umudunu tazelemesi.
Yaklaşık yedi yıl önce, Senegal, Moritanya ve Mali’yi kapsayan bir ziyareti takip ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “sömürgecilikten arınmanın lideri” olarak tanımlamıştım. Bugün, bu liderliğin Libya’dan Karabağ’a, Somali’den Sudan’a kadar gerçekleştirilmiş olduğunu görmek, bu tanımın ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha anlama fırsatı sunuyor. Halkların özgürlüğü ve adaleti için atılan adımlar, bölgedeki barışın ve istikrarın sağlanmasında hayati bir rol oynamaktadır.
Sudan’daki değişimler ve elde edilen kazanımlar, sadece Sudan için değil, tüm Afrika ülkeleri ve dünya genelindeki özgürlük mücadelesi veren halklar için umut ışığı olmaktadır. Bu süreç, Türkiye’nin bölgede üstlendiği rolün ne denli önemli olduğunu, ayrıca uluslararası diplomasi alanında etkili stratejiler geliştirdiğini gösteriyor. Emperyalizmin baskılarına karşı direnen bu milletler, Türkiye’nin destekleyici duruşuyla yeni bir umut bulmuş durumda.
Sonuç olarak, Sudan’daki coşku ve bayrak gösterileri, söm