Suriye’de 61 yıldır süren kanlı Baas rejimi ve Esad Ailesi iktidarı nihayet devrildi. Bu süreçte Suriye’deki muhalif grupların ilerleyişi hız kazanırken, terör örgütü PKK/YPG’nin Suriye’deki durumdan endişeli olduğu gözlemlendi. Bölgedeki olaylar, uluslararası kamuoyunun ilgisini çekerken, Türkiye’nin ‘barış’ hedefi doğrultusunda attığı adımlar dünya tarafından genellikle övgüyle karşılandı.
Öte yandan, DEM Parti İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu, PKK’nın bir medya kanalında yaptığı açıklamalarla, Türkiye’nin Suriye’deki bu hamlelerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Otlu, skandal sözler sarf ederek ABD’nin bu süreçteki desteğini de açıkça ortaya koydu. Bu durum, hem Türkiye’nin hem de bölgedeki diğer güçlerin dikkatini çekmeye devam ediyor.
Otlu’nun sözleri ise şunlar oldu: “Şu an Türk devletinin belli amaçları var. Misak-ı Milli sınırları içerisinde yeniden haritada pay kapmak, Musul ve Kerkük’ü istediği gibi yönetmek istiyorlar. Kendileri için 34 km’lik güvenlik şeridinde kendi yayılmacı politikasını geliştirmeyi hedefliyorlar. Aynı zamanda, Kürt Devrimi’ni destekleyen ve Rojava’nın oluşturduğu yönetimi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Ancak bu sürecin o kadar kolay olmayacağı görülüyor. Emperyalist devletler ve özellikle ABD’nin de buna müsaade edeceği düşünülmüyor.”
Bu ifade, yalnızca Türkiye’nin Suriye politikası hakkında değil, aynı zamanda bölgedeki güç dinamiklerini de sorgulayan bir açıklama olmaktadır. PKK/YPG’nin endişeleri, Suriye’nin kuzeyinde daha önce kurulan güç yapılarına darbe alacak olsa da, bu tür açıklamalar muhalif hareketlerin ve bölgedeki durumu etkileyen güçlerin karşı karşıya geldiği gerilimi artırabilir.
Çiçek Otlu’nun sözleri, bölgedeki istikrarsızlığın ne boyutta olduğunu ve ülkeler arası güç mücadelelerinin nasıl bir çerçevede gelişeceğini de gözler önüne seriyor. Türkiye’nin kendi toprak bütünlüğü ve güvenliği üzerine kurduğu stratejiler, yalnızca Suriye’deki gelişmelere odaklanmakla kalmayıp, genel olarak bölgedeki Kürt devletçiliği ve bu bağlamda ortaya çıkan güç dengeleri üzerinde de etkilidir.
Sonuç olarak, Suriye’deki muhalefet ve PKK/YPG arasındaki panik, Türkiye’nin bölgedeki askeri ve politik adımlarının bir sonucu olarak öne çıkmaktadır. Her ne kadar Türkiye uluslararası topluma barış ve istikrar vaadetse de, bölgedeki diğer aktörlerin karşı görüşleri ve endişeleri, var olan gerilimlerin ve mücadelelerin sürdüğünü göstermektedir. Bu durum, bölgedeki pek çok aktörün çıkarlarının çatıştığı ve her an başka gelişmelere gebe olan bir ortama işaret etmektedir.