CHP Milletvekili Mahmut Tanal, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, yaşadığı olayların sadece fiziksel bedende değil, aynı zamanda hukukun da ruhunda derin yaralar açtığını belirtti. Tanal, “Bu Yaralar Sadece Bedende Değil, Hukuk Devletinde Açılmıştır!” başlığıyla paylaştığı yazısında, son 48 saat boyunca sahada olduğunu, düzenli olarak Çağlayan Adliyesi ve Saraçhane arasında gidip geldiğini ifade etti. Adalet talebi için mücadele eden yurttaşların maruz kaldığı polis saldırılarının insan hakları ve demokrasi ile doğrudan ilgili olduğunu vurguladı.
Tanal, yaşadığı şiddet olaylarını detaylı bir şekilde anlatarak, polis müdahalesi sırasında gömleğinin yırtıldığını ve bu sabah üzerindeki darp izlerini ve morlukları fark ettiğini dile getirdi. Bu yaraların, sadece kendisine değil, tüm vatandaşlara yönelik bir saldırı olduğunu nitelendirerek, “Bu izler, fiziksel bir saldırının ötesinde, hukuka, insan haklarına ve demokrasiye yönelik bir saldırının izleridir” dedi.
“BU SALDIRI BEDENİMDE DEĞİL, HUKUK DEVLETİNİN RUHUNDA YARA AÇMIŞTIR”
Mahmut Tanal, açıklamasında Türkiye’de barışçıl protesto hakkını kullanan yurttaşlara yönelik uygulanan şiddetin, Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan “toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı”nı ihlal ettiğini belirtti. Tanal ayrıca, Anayasa’nın 26. maddesi uyarınca ifade özgürlüğünün de ihlal edildiğini ifade etti. Bu durumun, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğuna dikkat çekti.
Tanal, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’na da vurgu yaparak, polisin orantılı, ölçülü ve hukuka uygun müdahale yükümlülüğü olduğunu belirtti. Kötü niyetle hareket eden, aşırı güç kullanan ve hedef gözeterek saldıran polislerin suç işlediğini ifade etti. Ancak, görevini hukuka uygun bir şekilde yerine getiren ve vicdanlı emniyet mensuplarını ayırdığını, saldırgan tutumun sorumluları hakkında yasal süreç başlatacağını açıkladı.
İfadesini güçlendirerek, saldırıların yalnızca şahsını değil, demokratik hak arayışındaki tüm yurttaşları hedef alarak gözdağı vermeye çalıştığını dile getirdi. Tanal, bu tür eylemlere sessiz kalmayacaklarını ve toplumun değerleri için mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı. “Susarsak, hukuk da, demokrasi de, insanlık da susar!” ifadesiyle, toplumun söz hakkını kaybetmemesi gerektiğine dikkat çekti.
Tanal, “Türkiye bir polis devleti değildir!” diyerek vatandaşa anayasal haklarını kullanmaları için cesaret verdi. “Vatandaş, anayasal haklarını kullandığı için coplanamaz!” diyerek, hukuksuz bir uygulamayı reddetti. Düşman olarak görülmemesi gereken adalet talep eden insanların, ülkenin onuru olduğunu ve bu tür saldırıların yalnızca bedeninde değil, hukuk devletinin ruhunda da derin yaralar açtığını vurguladı.
Tanal, hukuksuzluklarla ve vesayet zihniyetiyle mücadelesini sürdüreceğini, ülkeyi daha adil ve demokratik bir yaşam alanı haline getirmek için durmaksızın çalışacağını ifade etti. Bu durum, yalnızca kendini değil, tüm milletvekili ve yurttaşları ilgilendiren oldukça önemli bir mesele olarak gündemdeki yerini koruyor. Ulusal demokrasi mücadelesinin simgelerinden biri olarak kabul edilen bu saldırı, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığı sürece, toplumda geniş yankılar uyandırmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Mahmut Tanal’ın yaşadığı olay ve sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamalar, Türkiye’de hukukun ve insan haklarının önemine dair güçlü bir mesaj taşıyor. Bu tür olumsuzlukların sadece bireysel değil, toplumsal bir mesele olarak ele alınması gerektiği ve demokrasinin temel ilkelerinin korunması için toplumun