TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Meclis kürsüsünden ilk kez Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’ye teşekkür etti. Önder, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubu ile tokalaşmasını, “Ülkemiz önemli bir eşikte duruyor. Ülkemiz, birçok meselesi itibarıyla bir kuyu içerisinde hapsolmuş vaziyettedir. Fakat aslında kuyu derin değil, ip kısadır çoğunlukla. Bu itibarla barışa gönül indiren, konuşmanın bu Meclis’in temel işlevi olduğunu vaaz eden ve bu köklü meselemizi ilk defa bir tartışma eksenine çekmeye çalışan Sayın Cumhurbaşkanı, Devlet Bahçeli’ye ve barış meselesinde gönül indiren herkese kişisel olarak teşekkür etmek istiyorum. Açık bir el ‘elimde kötü bir şey yok’ anlamına gelir” şeklinde değerlendirdi.
TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, 28. Dönem 3. Yasama Yılı’nda ilk defa birleşime başkanlık yaptı. Yeni yasama yılının hayırlı olmasını dileyen Önder, Meclis kürsüsünde konuşmasına “Kup Manduk” adlı bir kuyu kurbağasının hikayesini aktararak başladı. Önder, “Ülkemiz önemli bir eşikte duruyor. Gerek bölgesel koşullar, gerek kendi iç koşullarımız itibarıyla. Ülkemiz, birçok meselesi itibarıyla bir kuyu içerisinde hapsolmuş vaziyettedir. Fakat aslında kuyu derin değil, ip kısadır çoğunlukla. Bu itibarla barışa gönül indiren, konuşmanın bu Meclis’in temel işlevi olduğunu vaaz eden ve bu köklü meselemizi ilk defa bir tartışma eksenine çekmeye çalışan Sayın Cumhurbaşkanı, Devlet Bahçeli ve barış meselesinde gönül indiren herkese kişisel olarak bu konuda bedel ödemiş ama şerefini bedelinden daha fazla önemseyen bir kardeşiniz olarak teşekkür etmek istiyorum.
Temel yaklaşımımız ‘Hayır söyleyeceksen söyle, yoksa sus’ gibi bir düsturdan yola çıkıyor. Konuşmak, kendi fikirlerimizi karşıdan duymak anlamına gelmez ama açık bir el ‘elimde kötü bir şey yok’ anlamına gelir. Bunu kıymetlendiren ve bundan sonra kıymetlendirecek herkese tarih önünde şüphesiz teşekkürlerimi ve şükran duygularımı belirtmek istedim. Kuyudan çıktığımız zaman önümüzde bir umman genişliğinde bir dünya var. Barış bu anlamda en büyük ummanlardan birisidir. Barışta herkes kazanır. Yeter ki dayatmalarla kendi fikirlerimizi ve kalıplarımızı karşıdan aynı şekilde görmek istememekle işe başlayalım, gerisi gelir. İyi niyeti aşan bir boyutu var. O da ciddiyettir. Bunda en etkili dil, gönül ve akıl dilidir.” şeklinde konuştu.