TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu’nda 23 Temmuz’da kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne muhalefet şerhi koydu. Şerhte, toplumun talep ve beklentileri ile çözüm önerilerinin dikkate alınmadığı ve hazırlık sürecinin tek sesli yürütüldüğü vurgulandı. Ayrıca, sorunların toplumsal kutuplaşmayı kışkırtacak şekilde kamu olanaklarıyla sunulduğu belirtildi. Şerhte, Türkiye Belediyeler Birliği’nin görüşünün alınmadığına dikkat çekilerek, yetkililerin hapis cezası gibi ağır yüklerle karşı karşıya bırakıldığı ifade edildi.
Komisyon toplantılarında hak savunucularının Meclis’e girişine engel olunduğu ve seyyar polis kontrol noktaları kurulduğu belirtilen şerhte, toplumsal baskılara ve yanıltıcı sunumlara dikkat çekildi. Baskılar sonucunda geri adım atılan düzenlemelerin CHP ağırlıklı belediyelere yönelik olduğuna değinildi. Teklifin 5. maddesiyle “ötanazi uygulamasının yerel yönetimlere bırakıldığı” ifade edilerek, daha geri bir adım atıldığına dikkat çekildi.
Kanun teklifinin geneline ilişkin yapılan değerlendirmede hayvanların korunmasının insan merkezli bir bakış açısıyla sınırlı kaldığı ve hayvanlar sahipli ve sahipsiz olarak kategorilendirildiği belirtildi. Ötanazi uygulamasının şartlarının muğlak ifadeler içerdiği ve yerel yönetimlere ağır yükler getirdiği vurgulandı. Ayrıca, bakanlık verileriyle kanun teklifinin gerekçeleri arasındaki çelişkiye dikkat çekildi.
CHP’nin önerileri arasında, Hayvan Hakları Yasası olarak adlandırılacak bir düzenleme, eğitimlerin ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması, sahipsiz hayvanların kısırlaştırılarak doğal ortamlarına geri bırakılması gibi önlemler yer aldı. Hayvanların yaşam haklarının sadece insan sağlığı ve çevresel faktörlerle sınırlı olmaması gerektiği vurgulandı.
Kanun teklifinde hayvan bakımevlerinin kapasitesi ve bakım standartlarıyla ilgili yeterli açıklamanın olmadığına dikkat çekilerek, kısırlaştır, aşılat ve yerinde yaşat sistemine geçilmesi gerektiği belirtildi. Bu sayede sokak hayvanlarının tümünün bakımevlerinde barındırılmasının gerçekçi olmadığı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün benimsediği yöntemlerin uygulanmasının gerekliliği vurgulandı.