Kara Harp Okulu mezuniyetinin ardından, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözleriyle yemin eden teğmenlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki durumu son günlerde büyük bir tartışma konusu haline geldi. Bu durum, Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulu’nun alacağı karar öncesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bütçe görüşmeleri sırasında da gündeme taşındı. İlgili teğmenlerin, TSK’dan ihraçları isteniyor ve bu konu, askeri disiplin yönetimi açısından büyük bir hassasiyet kazanmış durumda.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, bu teğmenlerden Ebru Eroğlu, Talip Akarsu, Serhat Gündar, Deniz Demirtaş, Batuhan Gazi Kılıç ve ayrıca Yarbay Alper Topsakal ile Binbaşılar Murat Öztürk ve Halil Türkoğlu hakkında önemli açıklamalar yaptı. Bakan Güler, bu kişilerin ‘kasten emir komuta zinciri devre dışı bırakıldığını’ ve bunun askeri hiyerarşi için kabul edilemeyeceğini vurguladı. Ayrıca, disiplin süreçlerinin işletileceği ve kesinlikle taviz verilmeyeceği yönünde net bir mesaj verdi. Güler, söz konusu olanların genç, başarılı ve daha önce herhangi bir disiplin cezası almamış olmalarının, yürütülen disiplin süreci açısından bir değişiklik yaratmayacağını belirtti.
Güler’in bu açıklamaları, muhalefet partileri tarafından sert bir şekilde eleştirildi. İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, Bakan Güler’in bu ifadelerinin “ihsas-ı rey” içerdiğini ifade ederek, “Bakan, teğmenlerimizi önyargılı bir yorumla mahkum etti. Tarafını belli etti. Yüksek Disiplin Kurulu toplanmadan kalemi kırdı. Görünüşe göre karar verilmiş.” şeklinde bir yorumda bulundu. Öte yandan, CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ise, “Atatürk’ün askeri olmanın dışında hiçbir suçu olmayan geleceğin genelkurmay başkanlarını bir kalemde silmek ve bunun sonuçlarına katlanmak, vicdansızlık değil mi?” şeklinde bir çıkışta bulundu.
İmzalar artıyor
Teğmen Ebru Eroğlu’nun görevine dönmesi için başlatılan imza kampanyası oldukça yoğun bir ilgi gördü. Bu kampanya kapsamında, kısa süre içerisinde 52 bin kişi destek verdi. Bu durum, millî savunma sistemine yönelik sosyal desteklerin ne denli fanatik bir şekilde sürdüğünün de bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Teğmenlerin yaşadığı bu süreç, toplumda geniş yankılar yaratırken, demokratik ve hukuksal eleştirilerin de ardı arkasına gelmesine sebep olmuştur.
Sonuç olarak, bu olayın TSK içindeki disiplin anlayışını ne denli etkileyebileceği ve genç subayların geleceklerine dair endişelerinin artmasına neden olup olmayacağı merakla izlenmektedir. Savunma Bakanı’nın tutumu, hem ordunun iç disiplini hem de kamusal algı üzerinde ciddi bir etki yarattığı görülmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geleceği adına verilecek kararlar, milli güvenliğe olan bağlılığı ve toplumun öngörülerine karşı bir denge gözetmek zorundadır. Bu tür tartışmaların, ordunun moral ve motivasyonunu nasıl etkileyeceği ise zamanla daha net bir şekilde anlaşılacaktır.