Muğla’nın Milas ilçesinde, Limak ve İC Holding tarafından işletilen Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri için yeni bir yargı süreci başlatıldı. Çevre aktivistleri, Akbelen Ormanı’nın yok edilmesine neden olan bu santraller hakkında “yaşam hakkı ve adil yargılanma hakkı ihlali” iddialarıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Dava süreciyle ilgili ayrıntılı açıklamalarda bulunan Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri’nin avukatı İsmail Hakkı Atal, çevresel mücadelelerin önemine dikkat çekti.
Özellikle, termik santrallerin çevreye verdiği zararların ve bu zararların insan sağlığı üzerindeki etkilerinin göz ardı edilemeyecek düzeyde olduğunu vurgulayan Atal, “Termik santral kaynaklı kirliliğin bulunduğu bölgelerde, COVİD-19 vakalarının 10 kat; bu vakalardan kaynaklanan ölümlerin ise 3 kat fazla olduğu ispatlandı,” ifadelerini kullandı. Bu durum, santrallerin sadece çevresel değil, aynı zamanda halk sağlığı üzerinde de çok ciddi etkileri olduğunu göstermektedir.
Atal, Türkiye’de 32 termik santralin kapatılması, 5 projenin iptali amacıyla toplamda 37 dava açtıklarını, ancak bu davaların tamamının reddedildiğini belirtti. Söz konusu davaların sonuçsuz kalması ise çevre mücadelesinde yaşanan zorluklara işaret ediyor. Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği’nin yaptığı çalışmalara da değinen Atal, santrallerin halk sağlığı üzerindeki maliyetini rakamsal verilerle ortaya koydu.
Atal, “Bu şirketler 200 milyon TL kazansın diye; öldürdüğü, hasta ettiği ve kanser ettiği insanlar için devlet yılda 130 milyar TL sağlık harcaması yapıyor. Yani bu, şirket kazancının 650 katı anlamına geliyor,” diyerek, sağlık harcamalarının ne kadar büyük bir yük oluşturduğunu ve bu durumun halk sağlığını ne kadar tehdit ettiğini gözler önüne serdi. Çevre aktivistleri, yalnızca doğanın değil, aynı zamanda insanların da bu süreçten olumsuz etkilendiğine vurgu yapıyor.
Uzman doktorlardan biri olan Dr. Sebahat Genç ise, “İnsanlar sağlıklarından ve topraklarından olmamak için savaşıyor. Kömürlü santrallerden vazgeçilmeli,” diyerek, kömürlü termik santrallerin kapatılmasının gerekliliğine dikkat çekti. Bu tür santrallerin yalnızca doğayı tahrip etmekle kalmayıp, aynı zamanda insan sağlığını da tehdit ettiğini belirtti. İnsanın doğayla olan bağlantısının kopmaması ve çevre sağlığının korunmasının, toplum sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açmaması açısından hayati olduğunu ifade etti.
Milas bölgesinde yaşanan bu gelişmeler, çevre mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu ve hâlâ birçok insanın doğa ve sağlık için verdiği savaşın devam ettiğini göstermektedir. Termik santrallerin kapatılması mücadelesinin sadece yerel bir problem değil, aynı zamanda ulusal ve küresel bir mesele olduğunu kabul etmek gerekiyor. Karbon salınımını azaltmak ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmak, bu tür çevre sorunlarının üstesinden gelinmesinde kritik bir rol oynamaktadır.
Bu süreçte, uluslararası çevre kuruluşları ve aktivistlerin destekleri, yerel halkın içinde bulunduğu olumsuz koşulları daha geniş bir perspektifte ele almasına olanak tanımaktadır. Özellikle sağlık sorunları, çevresel etkiler ve ekonomik kayıplar dikkate alındığında, sadece Milas’la sınırlı kalmayan bu sorunların Türkiye genelinde de benzer yansımaları olacaktır. Çevre, insan ve sağlık temalı bireysel ve toplumsal çabaların arttığı bu dönemde, herkesin duyarlılığıyla daha temiz ve yaşanabilir bir dünya için ç