Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, bugünkü yazısında Türkiye’nin siyasi gündemine dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Yazısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda attıkları adımları ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile muhalefet çevrelerinin bu konudaki tutumlarını irdeledi. Övür, açıklamalarında dikkat çeken detaylara yer verdi.
Övür’ün “İçerideki Demirtaş umutlu dışarıdaki CHP’liler umutsuz” başlıklı yazısında dikkat çeken bir nokta, Erdoğan ve Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” için yaptıkları açıklamalar. Bu açıklamalar sonrasında, terör örgütü PKK’nın silah bırakma kararı alması, dikkatleri üzerine çekti. PKK’nın yanı sıra, “kapsamaz” denilen YPG’nin Suriye devletiyle bütünleşme kararı alması da önemli bir gelişme. Bu durum, Selahattin Demirtaş’ın “Türkiye Cumhuriyeti devleti Kürtlerin de devletidir” sözleriyle birleştiğinde, muhalefet cephesinde bir şaşkınlık yaratmış görünüyor.
Özellikle Leyla Zana’nın barış sürecine ilişkin yaptığı son açıklamalar da dikkat çekti. Zana, çözüm sürecinin “buzdolabından inmesi” gerektiğini belirterek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’nin bu süreçte inisiyatif almalarını umduğunu ifade etti. Zana’nın ifadeleri, barışın kalıcı olması için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiği mesajını verdi. Bu açıklamalar, daha önceki çözüm süreçlerinde karşıt olan muhalefet çevrelerinin bu duruma nasıl tepki vereceği konusunda soru işaretleri oluşturdu.
Övür, CHP’nin durumu hakkında da değerlendirmelerde bulundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partinin bu sürece destek vereceğini belirtmesine rağmen, partinin destekleyen bazı aydın ve gazetecilerin bu gelişmelerden memnun olmadığını belirtti. Özellikle önceki çözüm süreçlerinde eleştirilerde bulunan kişilerin, bu kez “öfkeli laikler” adlı bir grup tarafından “Demokrasi olmadan barış olmaz” söylemine geçiş yaptığı gözlemleniyor. Bu durum, muhalefet içinde yaşanan tutarsızlıkları ortaya koyuyor.
Övür, silahların bırakılması konusunda muhalefet çevrelerinin tutumunu sorguladı. Daha önce Altılı Masa’nın desteklendiği süreçlerde “silah bırakmayın, ucuza gidiyorsunuz” şeklinde eleştiriler yapıldığına dikkat çekti. Ancak şimdi, PKK’nın silah bırakma süreci devam ederken, aynı çevrelerin bu bağlamdaki söylemleri tutarsız ve samimiyetsiz olarak değerlendirildi. Bu durum, muhalif aydınların ve siyasetçilerin, Silahların bırakılmasını doğrudan desteklememelerinin arkasındaki motivasyonları sorgulamalarına neden oluyor.
Ayrıca, Övür bu muhalefet çevrelerinin Demirtaş’a daha çok sahip çıktığını ve onun adına “demokrasi ve hukuk” taleplerinde bulunduğunu ifade etti. Ancak, bu durumun ardında yatan gerçek motivasyonların daha farklı olabileceğine dikkat çekti. Her çözüm sürecinde, muhalefetin demokratikleşme adımlarını eleştirdiğine ve bu süreçlerden uzak durmaya çalıştığına vurgu yaptı.
Son olarak, Kürtler dâhil herkesin kapsayacağı demokratikleşme adımlarının Meclis gündemine gelmesi durumunda, muhalefet cephesinin kararlılığının test edileceğine inanıyor. DEM Partililerin de, kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden muhalif medya organlarının çelişkilerini fark edeceklerine dikkat çekti. Bu bağlamda, muhalefetin iktidarı “faşist” olarak nitelendirmesinin gerçekliğini sorgulayan Övür, gerçek faşizm kavramının bu tartışmalarda daha fazla görünür hale geleceğini öngörüyor.
Özetle, Mahmut Övür’ün yazısında, Türkiye’nin çözüm sürecindeki gelişmeler
