Türkiye, 2018 yılında başlayan yüksek enflasyon trendinde bir yılı daha tahminleri ve hedefleri tutturamadan geride bıraktı. Gıda enflasyonunun, hem vatandaş hem de şirket bütçelerinde önemli bir yer tutması ile birlikte, toplu yemek sektöründe fiyat artışları da sıklıkla yaşandı. Milyonlarca çalışana yemek hizmeti sunan ve yaklaşık 6 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip olan toplu yemek sektörü, daha önce ayda bir yapılan zamları, artık 3 aylık periyodlarla uygulamak zorunda kaldı. Bu durum, özel sektörde maaş zamlarının sınırlı kalmasıyla birleşince, yemek kalitesi ve sosyal hakların, çalışan transferlerinde daha da önemli bir rol oynamaya başladığını gösteriyor.
ZAM PERİYODU AYDA 1’E İNDİ
Sektördeki 5 bine yakın şirketin faaliyet gösterdiğini belirten SOA Toplu Yemek Yönetim Kurulu Başkanvekili Melih Can Kocabaş, pandemi sonrasında yaşanan ciddi trend değişikliklerine dikkat çekti. Kocabaş, gıda enflasyonundaki artışla birlikte şirketlerin hızlı aksiyon alması gerektiğini ifade etti. Düşük enflasyon dönemlerinde fiyat değişiklikleri ve sözleşmelerin genellikle bir yıllık yapıldığını kaydeden Kocabaş, enflasyonun yükselmesiyle birlikte özellikle ilk önce 3 ayda bir fiyat değişikliği uygulandığını, hatta bazen bir aylık dönemlerde dahi fiyat artışlarının yaşandığını belirtti. Duyurduğu fiyatların ertesi gün değişebildiğini vurgulayan Kocabaş, şuan için sabit bir şekilde 3 aylık periyotlarla fiyat artışlarının devam ettiğini sözlerine ekledi. Geçen yıla kıyasla fiyatlarda yaklaşık yüzde 60 oranında bir artış gözlemlendiğini de belirtti. Kocabaş, 15 yıllık geçmişe sahip oldukları toplu yemek sektöründe, günlük 15 ilde 1000 çalışan ile toplamda 60 bin kişiye yemek hizmeti verdiklerini ifade ederek, Ankara, Adana ve Mersin gibi bölgelerde daha fazla gelişim hedeflediklerini söyledi.
Yan haklarda yemek ayrışması
Pandemi sonrası sektörde kalıcı çözümler bulunduğuna ve trendlerin değiştiğine dikkat çeken Kocabaş, alım gücündeki azalma ile birlikte şirketlerden beklentilerin de değiştiğini belirtti. Ülkenin son 10 yılında en düşük kırmızı et tüketiminin yaşandığını kaydeden Kocabaş, bu tür ulaşılması zor ürünlerin yemekhanelerde sunulmaya çalışıldığını ifade etti. Aynı zamanda maaş politikalarının firmalar arasında genellikle benzerlik gösterdiğini, bir otomotiv şirketinden diğerine geçildiğinde benzer maaş skalasında olunduğunu dile getirdi. Ancak şirketlerin yan haklar konusunda, özellikle yemekte ayrışmaya başladığını belirten Kocabaş, bu durumun çalışanlar üzerinde teslim etme ve rekabet etme açısından önemli bir etkisi olduğunu vurguladı.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin gıda enflasyonu ve toplu yemek sektöründeki dinamiklerin, çalışanlar ve şirketler arasındaki ilişkileri nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Sektörün geleceği, artan maliyetlerle birlikte yemek kalitesinin nasıl şekilleneceği, yan hakların ne ölçüde ayrışacağı ve bunun çalışan memnuniyetine ne gibi yansımaları olacağı konusunda belirsizlikler barındırıyor. Dolayısıyla, toplu yemek sektörü, enflasyon ve ekonomik koşullar karşısında nasıl bir yol haritası izleyecek, izlenecek politikalar ile iş gücü üzerindeki etkilerini nasıl yönetecek önemli bir merak konusu olmaya devam edecek.