TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK), milyonlarca emekli ve çalışanın maaş zammını etkileyecek bir davada mahkemeye 85 sayfalık bir savunma sundu. Ancak, iki yıl boyunca toplumdan sakladığı ürün fiyatları ile ilgili bilgileri mahkemeden gizleme yoluna gitti. TÜİK, enflasyonu hesaplama görevini yerine getirdiğini belirtirken, memur, işçi ve emekli maaş artışlarının kendi inisiyatifiyle değil, hükümetin aldığı kararlar doğrultusunda belirlendiğini ifade etti.
HUSUMET İKTİDARA YÖNELİK OLMALI
TÜİK, Yargıtay Onursal Üyesi Seyfettin Çilesiz’in başlattığı davada, daha sonra Tüm Emekliler Derneği’nin müdahil olduğunu belirtirken, mahkeme tarafından istenen savunmayı kendi hukuk birimindeki altı avukat aracılığıyla hazırladı. Davanın esasının reddedilmesini talep eden TÜİK, Çilesiz’in taraf ehliyeti bulunmadığını ve enflasyondan zarar gördüğü iddiasının geçersiz olduğunu savundu. Ayrıca, TÜİK, enflasyon hesaplamalarında hangi kişi veya kurumun ne amaçla kullanıldığına karışmadıklarını dile getirerek, verilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), bakanlıklar ve diğer yürütme makamları tarafından kullanıldığı için kendilerine herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğini ifade etti. Bu nedenle, davanın husumetinin, TÜİK’in verilerini baz alarak emekli maaş artışlarını düzenleyen mercilere yönlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
TÜİK, açıkladığı enflasyon rakamlarının doğrudan maaş zamlarında kullanılmadığını belirtirken iktidarın, seçim dönemlerinde emekliler, işçiler ve memurlar için yaptığı ilave zamları delil olarak sundu. Bu noktada, ölçülen enflasyon ile halkın hissettiği enflasyonun farklı olmasının kaçınılmaz olduğunu savundu.
Davayı Açan Seyfettin Çilesiz’in Uyarıları
‘Binlerce dava açılır, mahkemeler kilitlenir’
TÜİK, Seyfettin Çilesiz’in davasının kabul edilip kendisinden savunma istendiği için Ankara 6. İdare Mahkemesi’ni de eleştirdi. Daha önce, enflasyonu düşük belirlediği gerekçesiyle Ankara 4., 9., 12. ve 18. idare mahkemelerinde TÜİK aleyhine çeşitli davalar açıldığını, fakat sonuçların her zaman reddedildiğini belirtti. Aynı tarihlerde 24. İdare Mahkemesi’ne de farklı kişilerce dava açıldığı, fakat bunların da yalnızca reddedilmesi nedeniyle savunma gönderilmesine gerek kalmadığı kaydedildi. TÜİK, dava yetkisinin geniş bir şekilde yorumlanması durumunda, idarelerin her türlü işlemine karşı binlerce davanın açılacağını ve neticesinde mahkemelerin kilitlenme riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtti.
Tüm bu süreçler, TÜİK’in toplumla hesap vermekten kaçışının yanı sıra, emeklilerin ve işçilerin maaşlarına yönelik artışların hangi mekanizmalarla yapıldığı hususunda şeffaflık sağlanmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu durum, hem yargı sürecinde hem de ekonomik politikaların yürütülmesinde ciddi bir belirsizlik yaratıyor. TÜİK’in savunmaları, yalnızca kendi hesaplamalarının ve verilerinin doğruluğunu savunmakla kalmayıp, aynı zamanda hükümetin ekonomik politikalarına yönelik sorumluluktan kaçmanın bir yolu olarak algılanıyor.