Abdullah Esin
Geçtiğimiz hafta sonu, Fransa Savunma Bakanlığı ile onunla ilişkili düşünce kuruluşları ve danışmanlık şirketleri tarafından Türkiye savunma sanayii ve drone endüstrisi hakkında hazırlanan kapsamlı bir rapor sosyal medyada tartışma konusu oldu. Rapor, Temmuz ayında kamuyla paylaşıldığı halde yeniden gündeme gelmesi, içeriğinin dikkatle incelenmesine yol açtı. “Drone İzleme Merkezi: Türk Drone Sanayi” başlığı taşıyan bu rapor, Türkiye’nin savunma sanayiinin gelişimi ile güncel durumu hakkında detaylı değerlendirmeler sunmakta ve silahlı/silahsız insansız hava araçları (UAVs veya drone) üzerine derinlemesine analizler içermektedir.
Bölgesel ve küresel statü arayışı
Raporun ana hedefinin, “Drone sanayiinde Türkiye’nin endüstriyel ve siyasi stratejisini, mevcut ve gelecekte tamamlanması öngörülen projelerini, BAYKAR’ın üretim kapasitesini ve savunma sanayiinin ihracat performansını değerlendirmek” olduğu belirtilmektedir. Türkiye’nin dış politikasının, uluslararası sistemde ve bölgesel konjonktürde yeni bir statü talebi etrafında şekillendiği ifade edilmekte ve bu arayışın üç stratejiye dayandığı iddia edilmektedir:
- -“Büyük Ayrışma” Stratejisi: Türkiye, ABD ve Rusya arasındaki çatışmaları fırsata çevirmeye çalışarak diplomatik kazanımlara ulaşmaya hedefliyor.
- -“Mavi Vatan” Stratejisi: Doğu Akdeniz’de güç dengesini lehine çevirmek; milliyetçi bir doktrin ile denizcilik alanında güçlenmek.
- -Savunma Sanayiinin Modernizasyonu ve Otonomisi: Türkiye’nin savunma ve silah sanayiindeki dışa bağımlılığı azaltarak stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için yerli ürünlerin üretimini artırmak.
Sonuç olarak, Mavi Vatan doktrininin belirli bir zaman diliminde etkisini kaybetmesine karşın, raporun diğer iki stratejiyi doğru değerlendirdiği ifade edilebilir.
2019 yılında savunma projelerinin ivme kazandığına dair tespitler de önemlidir. Bu süreçte Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemlerinden sonra ABD’nin yaptırımları ve Suriye’deki sınır ötesi operasyonlar gibi faktörler Türkiye’de yerli üretim ve AR-GE işbirliklerinin artırılmasına neden olmuştur.
Devlet-sermaye işbirliği
Raporun önemli konularından biri savunma sanayiinde devlet ile özel sektör arasındaki ilişkiler ve finansman modelleridir. Kamu teşvik ve finansmanının belirli şirketlere rekabet avantajı sağladığına dair eleştiriler vardır. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayiindeki şirketlerin yönetimlerini değiştirmiştir. Özellikle kamu kaynaklarının belirli şirketlere yönlendirilmesi ve nepotizm iddiaları, sector üzerindeki etkileri bakımından incelenmelidir.
“Cumhurbaşkanı, yeni yönetimle beraber, TSKGV’ye bağlı ASELSAN-ROKETSAN gibi şirketlerin kontrolünü ele alarak, önemli bir nepotizm ağı yaratmıştır.”
Devlet kontrolündeki ihalelerin, AR-GE bütçelerinin büyük ölçüde kamu kaynağıyla karşılanması, Türkiye’nin savunma sanayisini siyasi etkilere açık hale getirmektedir.
BAYKAR ile TUSAŞ arasında, TB-2 ve Anka insansız hava araçları üzerinden bir rekabet söz konusudur. 2024 itibarıyla TSK envanterinde 100’den fazla