İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Suriye’deki durumla ilgili önemli bir açıklamada bulundu. Bakanlık, mevcut şartların Beşşar Esed rejiminin siyasi süreçlere katılmayı sürekli reddetmesinden kaynaklandığını ifade etti ve konuyu yakından takip ettiklerini vurguladı. Bu durum, Suriye’nin içindeki karmaşanın uluslararası boyutunu da gözler önüne seriyor.
Öte yandan, İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, derhal Şam’a giderek Beşşar Esad ile bir araya geldi. Bu görüşmede Araghchi, Esad’a çeşitli yardımlar sunma sözü verdi. Böylece, İran’ın Suriye’deki etkisi bir kez daha gündeme gelmiş oldu. Ayrıca, Beyaz Saray da gelişmeleri yakından izlediklerini, Halep’teki olaylara dair bilgi aldıklarını ve bölge ülkelerinin yönetimleriyle temas halinde olduklarını bildirerek bu karmaşık durumu takip ettikleri mesajını verdi.
Sınır komşusu olan ve ortak tarih, kültür ve ekonomik bağlara sahip olduğumuz Suriye ile ilgili Türkiye’nin görüş belirteceği kaçınılmazdı. Türkiye’nin durumu önemsememesi düşünülemezdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve istikrarsızlığın, Suriye halkının meşru talepleri doğrultusunda mutabakatla sona ermesi en büyük temennimizdir” dedi. Erdoğan, Türkiye’nin bu konuyu ciddi bir şekilde izlediğini belirtti.
Ankara, diğer ülkelerin açıklamalarında bilinçli olarak gizlenen bazı ayrıntıları da paylaştı. Türkiye’nin sunduğu özetler arasında; geri çekilen rejim güçlerinin bıraktığı stratejik noktalara YPG’nin yerleşmeye başlaması, YPG’nin mevcut karışıklığı fırsat bilerek Tel Rıfat ile Suriye’nin kuzeydoğusunda koridor oluşturma gayreti ve Şam yönetiminin Türkiye dışında diğer ülkelerle iletişim kurma çabaları yer aldı. Ayrıca, çatışmaların muhtemel sonuçlarından biri olarak, sınırlarına dönük yeni bir kitlesel göç hareketinin başlaması olasılığına da dikkat çekildi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Suriye’deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlış olacaktır” şeklinde bir yorum yaparak, Türkiye’nin meseleye bakış açısını ön plana çıkardı. Türkiye, çatışmalara müdahil olmadığını belirtirken Astana Sürecini yeniden canlandırma hedefine odaklandığını ifade etti. Bu adım, coğrafyada meydana gelen karışıklıkların dış güçler tarafından manipüle edilmemesi adına atılmış bir adım olarak değerlendiriliyor.
Türkiye, mevcut kaos ortamından çıkışın formülünü ise “Suriye hükûmetinin kendi halkı ve muhalefetle uzlaşması” şeklinde özetledi. Ankara, böyle bir diyaloğa katkıda bulunmaya hazır olduklarını belirtti. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye’nin durumu anbean takip ettiği ve gerektiğinde müdahalede bulunmaya hazır olduğu mesajı da güçlü bir şekilde verildi.
Sonuç olarak, Suriye’deki karmaşanın uluslararası ve bölgesel etkileri her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Tüm gözler, Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir strateji izleyeceğine ve yönetiminin alacağı kararlara çevrilmiş durumda. Suriye’deki istikrarsızlık, sadece bölge ülkelerini değil, uluslararası aktörleri de doğrudan etkiliyor.