Türkiye’nin yeni bir katmanlı hava savunma sistemi olan “Çelik Kubbe” projesi geliştirdiği belirtiliyor. Bu yeni sistem, İsrail’in Demir Kubbesi’ne rakip olacak şekilde tasarlanmış ve Türkiye’nin savunma kapasitesini önemli ölçüde artıracak bir adım olarak nitelendiriliyor. Projenin dünya genelinde büyük ilgi uyandırdığı ve bölgesel güvenlik dengelerini etkileyeceği belirtiliyor.
Yapılan yorumlara göre, Türkiye’nin geliştirdiği “Çelik Kubbe” sistemi, İsrail’in Demir Kubbesi’ne karşı caydırıcı bir güç olmayı hedefliyor. Bu proje ile Türkiye’nin hava sahasını koruma yeteneklerinin güçlendirilerek stratejik bir denge unsuru olması amaçlanıyor. Sistemin, yapay zeka desteğiyle çok katmanlı bir hava savunma sistemine sahip olacağı ve yükseklikten ve menzilden gelen tehditleri tespit edip etkisiz hale getirebileceği ifade ediliyor.
Çelik Kubbe projesinde yer alacak bileşenler arasında Türk yapımı T-link adındaki bir bileşen ile uydu bağlantısı da bulunacak. Proje kapsamında Aselsan, Rocketsan, SAGE ve Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu gibi Türk savunma sanayi firmaları iş birliği yapacaklar. Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan kısa ve orta menzilli sistemlerin yanı sıra, Çelik Kubbe sisteminin dört katmandan oluşan bir hava savunma sistemine sahip olacağı belirtiliyor.
Çelik Kubbe projesi, Türk savunma sanayi şirketlerinin geliştirdiği yerli ve milli sistemlerin kullanılmasıyla eşsiz bir kalkan oluşturmayı amaçlıyor. ASELSAN tarafından geliştirilen KORKUT, HİSAR-A+, GÖKDEMİR, GÖKER, GÖKBERK, HİSAR-O+ ve SİPER gibi hava savunma sistemleri projede yer alacak. Proje, radar, elektro-optik sistemleri, haberleşme modülleri, komuta kontrol istasyonları ve yapay zeka gibi pek çok bileşeni bir araya getirerek Türkiye’nin hava savunma alanındaki güçlü bir muhafızı olacak.
“Çelik Kubbe” projesi, Türkiye’nin savunma sanayi alanındaki ilerlemeleri ve stratejik hedeflerine ulaşma yolundaki kararlılığını gösteriyor. Bu proje, Türkiye’nin ulusal güvenliğini güçlendirecek ve bölgesel anlamda dengeleri etkileyecek önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu kapsamda, Türkiye’nin hava sahasını koruma kapasitesinin daha da geliştirileceği ve uluslararası ilişkilerdeki rolünün daha da güçleneceği öngörülüyor.
