Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras, haklarında uygulanan “yurt dışına çıkış yasağı” ve “adli kontrol” kararları nedeniyle dikkat çekici bir dava süreci yaşıyorlar. Bu süreçte yaşanan bir olay, hızlı bir şekilde gündeme oturdu ve özellikle medya tarafından ilgiyle takip edildi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, Brüksel’de gerçekleşecek olan önemli bir yatırımcı toplantısına katılacak olması ve bu toplantıya davet edilen isimlerin arasında yurt dışına çıkış yasağı olan Turan ve Aras’ın da olması, gelişmeleri daha da çarpıcı hale getirdi.
Now TV’nin haberine göre, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, önümüzdeki hafta Brüksel’de gerçekleştirilecek olan yatırımcı toplantısına iki lideri de davet etti. Ancak, Orhan Turan ve Mehmet Ömer Arif Aras’ın bu daveti kabul etmeleri, yurt dışına çıkmalarını sağlayacak bir sürecin önünü açmadı. Zira, kendileri tarafından yapılan yurt dışına çıkış talepleri, ilgili savcılık tarafından geri çevrildi. Bu durum, sürecin ilginç bir noktasını oluşturdu.
NE OLMUŞTU?
Yaşanan olayların arka planına bakarsak, TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında, 13 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen Genel Kurul toplantısındaki sunumları esnasında söyledikleri sözler sebebiyle bir soruşturma başlatıldığı belirtilebilir. Turan ve Aras, konuşmalarında “Politikacılar, iş insanları, gazeteciler sorgulanıyor, tutuklanıyor, kayyım atanıyor, teğmenler ihraç ediliyor” ifadelerini kullanarak, Türkiye’deki mevcut durumu eleştirmişlerdi. Bu ifadeler, yetkili merciler tarafından oldukça dikkat çekici bulunmuş ve sonucunda adli bir süreç başlatılmıştır.
TÜSİAD Başkanları, Türk hukuk sistemi içinde belirli bir süreyi adli kontrol altında geçirdikten sonra, polis eşliğinde adliyeye götürülmüşler ve savcılık ifadeleri alınmış; ardından mahkeme tarafından aleyhlerinde yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol kararı verilmiştir. Yani, Orhan Turan ve Mehmet Ömer Arif Aras, bu aşamada yetkili mahkemeler tarafından belirli kısıtlamalara tabi tutulmuşlardır.
Soruşturma sürecinin detayları incelendiğinde, Orhan Turan ve Aras hakkında “Basın yayın yoluyla yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” iddiasıyla 1 yıl 3 aydan 5 yıl 3 aya kadar hapis cezası talep eden bir dava açıldığı görülmektedir. Bu iddianın arka planda, yapılan konuşmaların etkileri ve kamuoyunda yarattığı tartışmaların olduğu söylenebilir. Ayrıca, bu hususun dışında, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçu ile ilgili olarak incelemelerin devam ettiği de aktarılmıştır.
TÜSİAD’ın iki yüksek temsilcisinin başı, belirsiz bir dava süreciyle dertte ve bu sürecin nasıl sonuçlanacağı, hem iş dünyası hem de siyasi çevreler için merak konusu hâline gelmiş durumdadır. Bu süreç, Türkiye’nin hem ekonomik hem de siyasi ikliminin nasıl şekillendiğine dair önemli ipuçları barındırmakta. Dolayısıyla, bu durum sadece iki kişi için değil, aynı zamanda Türkiye iş dünyası ve genel halk için de önemli bir sembol haline gelmiştir.
Özetlemek gerekirse, Orhan Turan ve Mehmet Ömer Arif Aras hakkındaki davalar, sadece kişisel düzeyde bir sorun değil, aynı zamanda Türkiye’nin iş dünyasındaki dinamikleri ve siyasi geliş
