Son günlerde bazı medya organlarında ve sosyal medya platformlarında, Uygur Türkü iki şahsın Çin’e sınır dışı edileceği yönünde iddialar ortaya atıldı. Bu durum üzerine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, resmi bir açıklama yapma gereği duydu. Açıklamada, iddiaların asılsız olduğu ve mevcut durumun net bir şekilde izah edildiği belirtilmiştir.
Açıklamada adı geçen şahıslardan ilki A.M., kendi isteği doğrultusunda ailesinin bulunduğu bir Batı ülkesine gönüllü olarak gitmeyi tercih etmiştir. Diğer şahıs A.A. ise, 2023 yılında hakkındaki gözetim kararının kaldırıldığı ifade edilmiştir. Bu iki detay, iddiaları inceleyen yetkililerin durum değerlendirmelerinde dikkat çeken unsurlar olmuştur.
Bununla birlikte, Türkiye’deki yabancılarla ilgili yasaların uygulanmasına ilişkin bilgilere de yer verildi. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun “Geri gönderme yasağı” başlığı altındaki 4’üncü maddesi, özellikle bu tür durumlarında büyük bir hassasiyetle uygulanmaktadır. Söz konusu madde, yabancıların sınır dışı edilmesi süreçlerinde koruma sağlar ve insan hakları ihlallerinin önüne geçmeyi amaçlamaktadır.
Açıklamada, Türkiye’nin uluslararası insan hakları standartlarına bağlılığını vurgulandı. Bu kapsamda, hiçbir bireyin işkence göreceği, inancı, etnik kökeni, kökeni veya siyasi görüşleri nedeniyle zarar görebileceği bir ülkeye gönderilmeyeceği ifade edilmektedir. Bahsi geçen Uygur Türkleri ile ilgili iddiaların tamamen gerçek dışı olduğu ve bugüne kadar hiçbir Uygur Türkü’nün Çin’e gönderilmediği net bir şekilde belirtilmiştir.
Bu açıklamalar, Türkiye’nin yabancıların korunmasına yönelik üslup ve prensiplerini öne çıkarırken, ülkedeki insan hakları durumunun da altını çizmektedir. Hükümetin dikkat çektiği noktaların başında, insan onuruna saygı ve temel hak ve özgürlüklerin korunması yer alıyor. Bu bağlamda, iddiaların ortaya atıldığı süreçte Türkiye’nin tutarlı bir yaklaşım sergilediği ortaya koyulmuştur.
Sonuç olarak, yapılan açıklama ile Uygur Türkü şahısların Çin’e sınır dışı edileceği iddialarının yalan olduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu durum, Türkiye’nin insan hakları konusundaki yaklaşımını ve yabancılara yönelik korunma garantilerini pekiştirmiştir. Kamuoyunda oluşabilecek yanlış bilgilendirmelerin de önüne geçmek amacıyla, resmi makamlardan gelen bu tür açıklamaların önemi bir kez daha anlaşılmıştır. Gelecekte de benzer durumların yaşanmaması için daha dikkatli ve duyarlı bir halka iletişim süreci gereklidir.