Yenidoğan bebeklerin ölümüne sebep olduğu iddialarıyla ciddi bir dikkat çeken ve kamuoyunda “Yenidoğan Çetesi” olarak bilinen davaya dair yürütülen soruşturmada önemli gelişmeler yaşanıyor. Davanın seyrini etkileyen bu gelişmeler, yargı organları için de kaygı yaratıyor. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, bu bağlamda özellikle dini tehditlerle yargı işleyişine karşı müdahaleler konusunda kritik bir adım attı.
Son günlerde yaşanan olaylar, davanın boyutunun ne kadar derinleştiğini gözler önüne seriyor. Yenidoğan ölümleri ile ilgili iddialar üzerine yürütülen soruşturma kapsamında, bir dizi yasa dışı eylemlerle gündeme gelen ve tehditlerde bulunan kişilere yönelik ikinci bir operasyon gerçekleştirildi. Bu operasyon, tüyler ürpertici detaylarıyla dikkat çekiyor ve adalet mekanizmasının ne denli tehlikede olduğunu gündeme getiriyor.
100 BİN DOLARA PAZARLIK
Ekol TV muhabiri Dilek Yaman Demir’in aktardığı bilgilere göre, soruşturmanın seyrini etkileyen önemli bir isim olan iş insanı Gökhan G., savcı Yavuz Engin’i açıkça hedef alarak tehditle dolu ifadeler kullanabileceği bir tutum sergilemiştir. “Hakim savcı tanımam, sıkar geçeriz. En temizi yurt dışından tetikçi getirmek” gibi cüretkâr söylemlerle yargı mensuplarını hedef alması, davanın ne denli ciddiyet taşıdığını ortaya koyuyor.
Bu bağlamda, Gökhan G.’nin, tutuklu sanıkların tahliyesi için 100 bin dolar karşılığında pazarlık yaptığı bilgisi de soruşturmanın önemli bir parçası haline geldi. Adli sürecin etkilenmesi ve tehditlerin bu düzeyde açıkça dillendirildiği bir ortamda, hukuk sisteminin ne denli zor bir sınav verdiği tartışma konusu olmuş durumda.
Yapılan gözaltılar ve ardından gelen mahkeme süreci sonucunda , Gökhan G. tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu tutuklama, yargının bağımsızlığını koruma adına bir adım olarak görünse de, toplumda oluşan güvensizliğin ve tedirginliğin azalmasına yetmeyebilir.
KİŞİSEL VERİLERİ SAĞLAMIŞLAR
Bu süreçte, soruşturmanın derinlemesine gidilmesi ve bağlantıların araştırılması ile birlikte dikkat çeken bir diğer isim ise Zeynep K. oldu. Bir GSM şirketinde çalışan Zeynep K., savcıya karşı tehditlerde bulunan isimlerden biri olan Mustafa Kemal Zengin ile birlikte hareket ederek kişisel verileri sağladığı belirlendi. Kişisel verilerin izinsiz bir şekilde temin edilmesi, özel hayatın gizliliği ve güvenliği açısından kritik bir sorun olarak dikkat çekiyor ve bu durum yargı için de yeni bir risk alanı oluşturuyor.
Zeynep K. hakkında ev hapsi kararı verilmesi, hukukun işleyişine dair kaygıları daha da artıran bir durum olarak ortaya çıktı. Her iki olayda da, yargı sisteminin içindeki ilişkiler ve bu ilişkilerin bireyler üzerinde yarattığı tehlike, kamuoyunun ilgisini çeken başlıca unsurlardan biri oldu.
Tüm bu olaylar, “Yenidoğan Çetesi” olarak bilinen davanın sadece bir suç soruşturması olmanın ötesine geçtiğini, bir suç organizasyonuna dönüşen bu olaylar silsilisinin toplumsal etki ve sonuçlarının da olabileceğini göstermektedir. Kamuoyunun güvenliği, bireylerin kişisel verileri ve adalet sisteminin bağımsızlığı, ciddi tehditler altında görünmektedir.
Gelecekte, bu durumun nasıl şekilleneceği ve devlet kurumlarının bu gibi ciddiyet taşıyan davalar karşısındaki duruşlarının ne olacağı, Türkiye’nin hukuksal sü