Melike Sarıkaya’nın haberine göre, Antalya’nın önemli sembollerinden biri olan Yivli Minare, sadece mimari güzelliğiyle değil, aynı zamanda tarihsel geçmişiyle de dikkat çeken nitelikli bir yapıdır. 1957 yılında yaşanan Fethiye-Rodos depremi gibi birçok doğal afete dayanmayı başaran bu tarihi yapı, ziyaretçilerini geçmişteki depremlerle nasıl ayakta kaldığını anlatan hikayesiyle karşılamaktadır. Ancak günümüz deprem riskleri göz önüne alındığında, Yivli Minare ve diğer tarihi yapılar için dayanıklılık sorunları yeniden gündeme gelmektedir. Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü Öğretim Üyesi ve Deprem Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ramazan Özçelik, 2023 depremlerinde Hatay’da kurtarılamayan tarihi yapılarla ilgili vurgularda bulunarak bu durumu Milliyet.com.tr’ye aktarmıştır.
Yivli Minare, 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Alaeddin Keykubad tarafından inşa edilmiştir. 90 basamaktan oluşan merdiveni ve sekiz adet yiv kısmı ile dikkat çeken bu yapı, adını üzerindeki yivlerden almaktadır. Tarih boyunca depremlerle karşılaşmasına rağmen ayakta kalmayı başarmış bir yapı olarak, Yivli Minare’nin güneye doğru 35 santimetre eğik olduğu ve yüksekliği yükseldikçe ekseninden kaydığı bir yüksek lisans çalışması sonucunda tespit edilmiştir. Prof. Dr. Ramazan Özçelik, bu eğimli yapının tespitinin nasıl gerçekleştiğini anlatırken, minarenin en üst noktasına zarar vermeden bir ivme ölçer yerleştirerek elde ettikleri verilerle mevcut yapının periyodunu hesapladıklarını belirtmiştir. Bu veriler ışığında, mevcut deprem yönetmeliklerine dayanarak, minarenin beklenen deprem kuvvetlerini taşıyamayacağı sonucuna varılmıştır.
Prof. Dr. Özçelik, Yivli Minare’nin eğikliğinin tarihteki depremlerden kaynaklanma ihtimali olduğunu ifade etmektedir. İnşaat aşamasında eğik inşa edilme ihtimalinin yanı sıra, zemin özellikleri nedeniyle zamanla meydana gelen çökme ve depremlerin etkileri de değerlendirilmektedir. Ayrıca, bölgedeki sık sık yapılan restorasyon çalışmalarının Yivli Minare üzerinde kayda değer bir etki yaratmadığını belirtmiştir. Alınan ufak tefek yaz işler, yapının eğilmesine neden olamaz, bu nedenle restorasyon çalışmalarının bu tür sorunlara sebep olmadığı vurgulanmıştır.
Yivli Minare’nin eğiliminin nasıl ve hangi hızda gerçekleştiğini belirlemek zor olmasına karşın, Prof. Dr. Özçelik yapısal gözlem çalışmaları yapılmasını önermektedir. Hassas sensörler ile yapı üzerine sürekli ölçümler yapılması, bu yapıların hareket durumunu takip etmek açısından önemli olduğu ifade edilmiştir. Ancak Türkiye’de bu tür yapısal gözlem çalışmalarının oldukça sınırlı olduğu da dile getirilmektedir. Özçelik, restorasyon çalışmalarının tarihi yapıların deprem dayanıklılığını artırmak amacıyla yapılmadığını ve genellikle onları eski görünümlerine kavuşturmaya yönelik olduğunu belirtmektedir.
Antalya’nın tarihsel yapıları arasında Yivli Minare’nin yanı sıra, diğer antik yapılar da bulunmaktadır. Kekova Adası’ndan Perge ve Aspendos’a kadar çok sayıda antik kentte de depremlerin izleri görülmekte, bu durum yapıların dayanıklılığı konusunda endişeler doğurmaktadır. Özellikle Hatay’daki tarihi yapıların deprem sonrası yıkılması kültürel mirasın korunması açısından oldukça olumsuz bir durum olarak görülmektedir. Prof. Dr. Özçelik, yapısal onarımların zamanında ve düzenli aralıklarla yapılması gerektiğine dikkat çekerek, tarihi yapıların korunmasının önemi üzerinde durmaktadır. Hatay’daki birçok tarihi yapının kurtarılabileceği ancak bunun için belirli planlamaların gerektiği vurgulanmaktadır.
Yivli Minare gibi eğik yapılar, sadece Antalya’da değil, farklı yerlerde de görülmektedir. Aksaray’daki Kızıl Minare de benzer bir yapısal eğriliğe sahiptir